6 Ocak 2009 Salı

yanlış anlaşılma

insan hayatında olabilecek en kötü durumlardan biri de bence yanlış anlaşılmaktır..tüm safiyetle kalbinizi açtığınız bir kişi gün gelir sizi tamamen hiç aklınızdan geçmeyen bi şekilde suçlayabilir..bana bunu yapmayacaktın der.. oysa ki zaten öyle bi şey yoktur..o kafasında yarattığı fikirlerle sizi o an anlayamamış, kötü sözlerle kalbinizi kırmıştır..yer yarılsa da içine girsem dersiniz..derdinizi bi türlü anlatamazsınız..sonuca katlanmaktan başka bi çare yoktur artık..siz bu dünyada bir insan olabilirsiniz ama birisi için bir dünya olmanın güzelliği başka nerede vardır..bulunmaz bi şey..ne yazık ki bu gibi durumlar olabiliyor..elden gelen hiçbi şey kalmıyor..hiç bi söz haklılığınızı ispat edemiyor..galiba insanın içinde onulmaz yaralar açan, böyle bi durumda susmak ve sonuca katlanmaktır..suçsuz yere idam edilen insanların bile olduğu bi dünyada sevdiğiniz bi insanı kaybetmek mümkün..yine de umut yok olmuyor..gerçekler bi gün ortaya çıkar diye beklemek gerekiyor..herkese anlayış ve hoşgörü dilerim kalpten..

dedem

Osman..bu ismi çok severim..nedeni de dedem..o, dünyadaki dedelerin en tatlısıydı..birbirimizi acaip severdik..daha küçücük bi çocukken, henüz okul hayatım bile başlamamışken dedemle ne güzel günler yaşadığımı biliyorum..hiç aklımdan çıkmıyor.. o gürcü kökenliydi..batum taraflarından bi yerden gelmişler zamanında..ve Bursa'ya yerleşmişler..hep orada yaşamış..anneannemle evlenmiş, 3 çocuğu olmuş..hayatına dair bildiğim önemli şey, ezanın türkçe okunmasına karşı çıkıp müezzinin yerine cesaretle geçmesi, sonunda da hapis yolunun görünmesi..bu olay aileyi perişan etmiş..sana ne dedeciğim, nasıl okunursa okunsaydı..ama ah o asi ruh..bana da ondan mı geçti nedir..haksızlığa hiç dayanamayışım..neyse.. belli bi zaman sonra, dayımın istanbula askerliğe gelişi onların da buraya göç etmesine neden olmuş..harp yılları herhalde..dayım evci olmuş..her hafta gelirmiş eve..bitler kapıdan dışarda kalsın diye eve girmeden soyarlarmış üstünü başını..öyle bi devir Türkiyede..sonra ben doğunca ilk torun, bütün sevgisi bende toplanmış..çocuk ruhu da anlıyor tabii bunu..ben de onu çooook sevdim..ev yapardı dedem..yaptığı son evin inşaatı sırasında ben hep yanındaydım..hiç unutmam..sıcak bi ramazandı..oruç tutuyor diye ben de tutu cam dedim..öğle saatlerinde o kadar susamıştım ki, inşaatın arka tarafındaki varilden avuçlarımla su içmiştim dedem görmeden..o görmezse bi şey olmaz sanıyordum..meydana çıkınca yaptığım bana gülmüşlerdi.. çok sevdiğimi bildiği için kakao yapardı içeyim diye..ilkokul 5 teydim..atlas isti yordu öğretmen..dedecim, bi bahçe duvarı onarmış komşunun..5 lira almış..getirdi bana atlasımı öyle aldık..o atlası hala saklıyorum..paha biçilmez bi değer benim için.. yıllar geçti..lise biter bitmez çalışmaya başladım..öyle gerekiyordu..ama bi yandan da hukuk fakültesine başlamışım..çok yoğun günler benim için..vakit bulup dedemi ziyaret edemiyorum..dedemde de o sıralar katarakt ilerlemiş..göz leri hiç iyi görmüyor..buna rağmen ta cerrahpaşadan yürüyerek beyazıta geliyor..benim üniversitede çalıştığımı biliyor ya, bulacak beni..şöyle bi düşünülürse imkansız gibi gelebilir..koskoca binanın neresindeyim..kim beni tanır..ama buldu..üniversitenin kapısında postahane vardır ilk girişte..orda bi erkek öğrenciye soruyor..hukuk 3 te okuyan biri..ben 1 deyim..normal olarak tanımaması gerekir..ama şu güzel tesadüfe bakınki o beni tanıyan biri çıkıyor.. şimdi avukatlık yapan Azmi diye birisi..tabii amca gel götüreyim seni diyor..ta çalıştığım enstitünün kapısına kadar getiriyor..bi açıyorum azmi'nin kolunda dedem..nasıl sevindiğimi, bi o kadar da şaşırdığımı hiç unutmuyorum..sarıldık tabii birbirimize..hasret giderdik..sonra akşam olunca birlikte çıkıp eve götürdüm onu..bu ne güzel bi duygudur Allahım.. sevgi..insanı hayata bağlayan olmazı olduran, her engeli kolaylıkla aştıran,dağları deldiren...Kimsenin sevgiden yoksun yaşamaması dileğiyle...

rüzgar

kendi kendinize sıkılıp dururken bi gün aniden bi telefon çalar...öteki uçta, yıllar dır görüşmediğiniz eski bi dosttur arayan..konuşursunuz, eski ortak arkadaşlarınızı hatırlarsınız birlikte...geçip giden gençliğiniz aklınıza gelir..sonrasında ise neler neler düşünürsünüz hayata dair...e serazat yaşadığınız günler bir bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçmeye başlar sanki... bir anda eski hatıralar ilaç gibi gelir ruhunuza..ama o anda hüzün de çöker içinize.. o ses, size geçip giden gençliğinizi de anımsatmıştır..belki bir iki damla gözyaşı dökebilirsiniz... hayatı baştan yaşasaydım ne yapardım dersiniz...mutlu bir insansanız, aynı şekilde yaşardım diye cevaplarsınız kendinizi..değilseniz...işte o meçhul..binbir şekli var dır yeniden yaşamanızın..azade ruh, sizi nerelere götürürdü acaba..şimdide yapamadıklarınızı yapmış olmayı dileyebilirsiniz..inka medeniyetini, çin seddini filan görme fırsatını neden kaçırdım..neden etkin bi hayat yaşamadım..neden insanlara yararlı bi insan olamadım..nedenbol paraya, bol üne kavuşma hayallerimi gerçekleştiremedim...neden bi enstrüman çalmayı öğrenmedim..neden beni sevenleri sevmedim de sevmeyeni seçtim..neden kitap yazmadım..neden kalp kırdım..neden sevdiğime sevdiğimi söylemedim..işte böyle şeyler...binbir türlü soru kafanıza gelip takılır o telefonla..böyle bi durumda kalmanın en acı tarafı, artık geri dönüşün mümkün olmayışıdır..geri dönüş yoksa..geçen geçmiştir..geriye bakmamalı..gelecekse daha önümüzde duruyor..onu değerlendirmek, kalan zamanı en iyi biçimde kullanmak..budur yapılacak en doğrusu..içinizde kalmış istekleri gerçekleştirmek.. kıyısında köşesinden,bi şekilde..artık o şahsınıza kalmıştır..ne arzu ediyorsanız, onu yaşamanız dileğiyle sevgili arkadaşlar..

Hıncal'ım

Perşembeleri kaçırdığım için ancak pazar günleri izleyebildiğim(o da reklam aralarında gazetelere gözatarak)Yaşamdan Dakikalar'da H.Uluç'u geçen haftalardan birinde boyunluk takmış görünce ne olduğunu anlayamadım...öğrenmek için çabaladım, meğerse boyun fıtığı olmuş..üzüldüm çok..hayatta gönül'ün erkek versiyonu hıncal'dır..o kadar uyuyor yani herşeyimiz birbirine..zevkler,karakter..filan..ama adamın benden haberi yok ya neyse..olsa ne olur, o da ayrı bi konu..ilan-ı aşk etcek hali yok..ama keşke öyle olsaydı...çok eğlenirdik.. derken bu sabah. internetten bugünkü yazısını okuyunca iyice bi şaşırdım...ya benim hıcalımın başına neler gelmiş de yeni öğreniyorum. Vah vah dedim.. ve Florence Nigthigale'deki tüm doktorları öpesim geldi..O ne hasta takibi yapan doktormuş Filiz bey...tanımıyorum tabii..ama öyle kalpten bi derdim olursa ona gitmeliyim dedim kendi kendime..böyle doktorlar,onca işinin arasında , valla bravo..Hıncalımı kurtardığı için ona şükran borçluyum..bu Filiz bey..takipçi ya.. Yine öpülesi ellere sahip Dr.Azmi Hamzaoğluna diyorki: ya sen ayın 19 unda bu adamı ameliyat etcen ama bu yıllardır benden kaçıyor..anjiyo yapalım diyorum, gelmiyor..ameliyattan önce bir anjiyo şart..bak bak.doktora bak..bi yapıyolarki kalbe giden damarların % 9o ı tıkalı. ve kurtuldu çok şükür..hemen oracıkta sten takıyorlar..yoksa fıtık ameliyatında gitcekmiş hıncalım..Allahıma hamdolsun.. Dr.AZMİ Hamzaoğlu da ayrı bir fenomen..kimleri kurtarmadı ki..en yakınımdaki örnek bitişik komşum Neriman hanım..kadın 2 büklüm dolaşırken şimdi dimdik yürüyor 84 yaşında..azmi bey onun omur kemiklerine beton döktü..öyle bi şey yani...Yani Allah muhtaç etmesin ama. bu ikisi çok kıymetli insanlar.. Şimdi Hıncal'ım bakalım 19 unda ameliyat olabilecek mi? heyecanla bekliyorum..ve tabiiki dua ediyorum iyileşip gazeteye bir an evvel dönmesini .. Sevenlerini yazılarından mahrum etmemesini..biz onun tekrar yazılarını da büyük bi zevkle okuyoruz ama yenilerini beklemek boynumuzun borcudur.. İlginç kahkasını her zaman duyurması için herkese, Hıncal'ıma acil şifalar dili yorum..hayatımızdan hiç eksik olmasın inşllh..