23 Ocak 2009 Cuma

kopya çekmek

hayatında hiç kopya çekmemiş kimse var mıdır acaba? ben çektim...hem de öylesine ki, bu işin ilmini yaparcasına...her tarafıma yerleştirirdim..sonradan nerde ne var, karıştırmayayım diye de, bir liste yapar, kol saatimin altına sıkış- tırırdım bu küçük kağıdı..ordan bakardım...ridaniye savaşı sağ bacağımda, an- kara antlaşması sol bacağımda, lozan sağ cebimde, formüller şurda filan....sade- ce bir kere yakalandım, felsefede...ve tabii sıfır aldım...bu kopya hazırlamanın bir faydası var aslında...çünkü onları yazarken çok güzel öğreniyorsunuz..ders çalışmış oluyorsunuz... yıllar sonra tarih-coğrafya dersine hoca olunca, bu işi iyi biliyorum ya, nasıl da yakaladım çocukları...bir keresinde bir kız öğrenci, aynı benim gibi her tarafına yerleştirmiş...çık tahtaya dedim..kaldır eteklerini...bütün sağ-sol bacak kopya dolu... 0 verdim tabii. çok utandı..eee, tarih tekerrürden ibarettir.. hep olacak kopya ...önemli olan yakalanmamak... kağıtları değiştirdiğimiz de olurdu...yazar, iade ederdi bilen...heyecan güzel... öğrencilik hoş...keşke yine öğrenci olsak...dünyanın en güzel işi diyebilirim.. zaman zaman aklıma geliyor, öss'ye yeniden girip içimde ukde kalmış bir bölüme daha gitmeyi...ama genç birinin hakkını yemiş olur muyum diye dü- şünüyorum....yoksa çok zevkli olurdu...yeniden şebeke sahibi olmak...sinemala- ra emekli değil de, öğrenci olarak bilet almak...mesela resim bölümü, mesela matematik filan...oyun gibi olunca daha bir zevkli gidilir okula herhalde... hukukta okurken, sınıfımızda 5-6 kişi vardı 60 yaşlarında...bize gayet güzel uyum gösterirlerdi..kantindeki sohbetlere katılırlardı..ders notlarını verirlerdi... iyi arkadaştılar..hiç belli olmaz, önümüzdeki yıl böyle bir çılgınlık yapabilirim.. çünkü okuma aşkı hala bitmedi içimde....bekleyip göreceğiz....dileğim bu... bakarsınız gerçekleşiverir.. iyi geceler çalışkan öğrenciler...

kandilli

bugün okulumdan, kandilli kız lisesinden bahsetmek istiyorum sizlere..
Boğaz'ın en güzel yerinde, tek taş pırlanta bir yüzük kadar göz alıcı, harika bir yapıdır orası...geniş bahçesi bir orman gibidir...yukarıdan aşağıya kıvrıla kıvrıla inen yokuş, biraz yürüdünüz mü, sahile indirir sizi...bu iniş, yazın zevklidir de, kışın biraz güç olur..tabii eski kışlarda...şimdi kış görmüyoruz, o ayrı...buz tutar
arnavut taşlar..annem, çizmemin altına geçirmem için naylon çoraplar dolatırdı
tabana...kaymayı önlerdi....güle oynaya inerdik aşağı...ve üsküdar'a kadar yürürdük, hem de zevkle...
bu okula girişim, biraz olaylı olmuştu...yatılı bir okul bulmamız gerekiyordu..ama hiçbir okul almıyordu beni, istanbulluyum diye..düşündüm, taşındım...15-16 yaşlar filan...vilayete gittim,cağaloğlu'ndaki...o zaman vali, nevzat ayazdı yanılmıyorsam..bekle bekle..saatlerce...nihayet girdim içeri...anlattım durumumu....benim yatılıya girmem şart dedim..neresi olursa olsun..farketmez..ama biri alsın beni...hemen telefon açtı kandilli'nin müdürüne..bayanmış..bilmiyorum tabii. size bir öğrenci gönderiyorum, derhal
kaydını yapın....ertesi gün, büyük bir sevinçle gittik...ilk o zaman gördüm tabii
ve hayran oldum okula....müdüranım, çok otoriter, disiplinli,hiç taviz vermeyen
bir hanımdı....
okulun ilk gününden bir gün önce, bir pazar günü, tüm eşyalarımı alarak gittik..
tek ve çok büyük bir alanda yanyana karyolalar, dolaplar...benimkini gösterdiler...annem beni yerleştirdi ve gitti...ilk defa evimden ayrılıyorum....
sanıyorum, bulunduğumuz durumun da etkisiyle ( o detaylara girmeyeceğim,
beni üzen, hayatımı etkileyen detaylar) pek fazla hüzünlenmiş olacağım ki,
yaşlar gözlerimden aktı gitti...sessiz sedasız....gece oldu, yattık...başım öyle bir
konumdaki, karşıda rumeli hisarı, olanca görkemiyle bana bakıyor...yan yatak-
ta sevgili arkadaşım süheyla, geldi, eğildi, yanağıma bir öpücük kondurdu, iyi geceler,üzülme dedi....onlar tecrübeli tabii.. onun bu davranışı, o kadar hoşuma gitti ki, yıllar geçti, unutamıyorum...süheyla, şimdi datça'da oturuyor eşiyle...
telefonla görüşüyoruz ancak...çok zarif, çok hassas, bir o kadar da güzel bir ha-
nımdır o...
lise 2 de, babamın zoruyla girdiğim fen sınıfından ayrıldım, edebiyata geçtim...artık onun hakimiyeti kalmamıştı üzerimde çünkü....fen , matemetikte hep birinci olsam da, diğer dersleriyle beni zorlayan bir branştı... edebiyat bölümü çok kolaydı benim için...lise 3 ü kandillide geçirdim...
hocalarımız, her biri çok değerli, tanınmış, alanlarında süper hocalardı..benim
en çok sevdiğim de matematikçiydi... hangi dersiniz en iyiyse o hocayı daha çok seversiniz ya, ondan.. yazılılarda beni kürsüye oturturdu, kimse kopya istemesin benden diye...veremeyim diye...hemen bitirir, kalan zamanda ödevleri düzeltirdim...matematikte acaiptim...evde çalışmaz ama derste, kimse çözememişse kalkar ben yapardım....ilk okuduğumda, hemen...böyle bir insanın
matematik bölümüne girmesi gerekir üniversitede....ama benim hiç aklıma gelmedi bu...
neyse...sene sonu geldi..okullar kapandı..ama biz hala okuldayız..çünkü o zamanlar, lise bitirme, sınavlarla oluyordu..öyle hemen karne alıp geçemezdiniz.... tam bir ay..o sınavdan çık, öbürüne gir...öyleydi...bazıları
sözlü...dil sınavı...kuleli askeri lisesinden gelen 2 hoca, iki de okulumuzdan hoca...tam 4 kişi..ahret soruları tam....tabii ki 10 alıp geçmiştim..fransız filolo-
jisine girdim..ancaaak.....tarihten kaldım eylüle...öyle ki, bir-iki gün sonra, liste-ler asılmış....tarihle matematik yanyana...ben matematiğe bakmıyorum..o belli zaten..esas kabus olan tarih..bir bakıyorum 3.....quand september....eylülde geçince biz tarihten iki arkadaş....sahile indik....tahta parçalarından haç şekli
yaptık, tarih kitaplarımızı bağladık üstüne....suya bırakıverdik....üsküdara doğru gitti kitaplar...o kadar nefret ediyoruz bu dersten yani...ironiye bakın ki,
yıllar sonra ben, tarih dersine hoca oldum....ilk sözüm çocuklara: asla tarih
sormıcam...anlaşma maddesi ezberletmicem...savaş anlattırmıcam...ama öyle kıl sorular soracağım ki, dip notlarına kadar okumak zorunda kalacaksınız tüm sayfaları..dedim...öyle de yaptım...hatta çoğu zaman, açın kitapları,bakın dediğim de oldu...bakmadılar...sorularım, 1 veya 2 cümle cevabı olan sorular oldu hep..sıkmadım onları...öğrenmek isteyen, seven zaten okur diye düşünürdüm...diğerleri öğrenmese de olur..
kandilli yine devam edecek.....bugünlük bu kadar...görüşmek üzere...