17 Şubat 2009 Salı
SAİP DENİZOĞLU 2
Evet, yine Saip Bey..Bıkmayın...Bitinceye kadar anlatacağım onu size..Bugün tam 16.30 daydı randevum..Onbeş dakika kala oradaydım..Protez kapısında, ilk diş doktorum Ediz Beyle karşılaştım...Bey derken zorlanıyorum aslında..O daha
çok genç...Çocuk sayılır...Böyle diyince gençler kızıyor ama gerçekten öyle görü
nüyor..Kabahat bende değil..Fakülte öğrencisi sanabilirsiniz.. Dinamik, enerji
dolu bir doktor..Başarılı oluşundan kaynaklanıyor tabii ki..Onu, ileride, Yedite
penin dekanı olarak görüyorum şimdiden..Bu potansiyele sahip bir doktor Ediz Bey..Çok dekan seçimine şahit olduğum için, bu konuda tecrübeliyim..
Neyse, sıra bana gelince, herzamanki gibi, koltuğa uzandım..Ve tam 2 saat ar
kadaşlar...Ben ne kadar dayanıklıymışım da, haberim yokmuş kendimden.. Ku
zu gibi öööylece yattım..Problem yaratmamak için, o kadar sabrettim ki, hala
şaşkınım...Çok uğraştı doktorcum..Nasıl dayanmayayım..Onu üzmemek için,
rahatsız etmemek için, ben de ses çıkarmamaya çalıştım.. Çürükleri halletti 2 tane..Onları doldurdu...Üstteki esas dişler için yeniden kalıp aldı..Taktı, çıkardı
bi daha taktı çıkardı...Hiç kolay değil bu dişçilik...Yatandan çok, uğraşan çe
kiyor aslında..Elalemin ağzına, saatlerce bak, çalış, elle..Ne kadar bıktırıcı bir
işmiş...Omurilikleri bozulur böyle bu dişçilerin, yıllar geçtikçe...Yani, ne para
kazanıyorlarsa, haklarıdır..Zor, çok zor...O nedenle sesim çıkmadı bugün desem
yalan olmaz..Arasır ıh mıh dedim ama tuttum kendimi yine de..Ağrı var mı
diye sordu ikide bir..Çok da güzel soruyor doğrusu..O sese, evet diye cevap
veremem ben..Onu nasıl tedirgin edebilirim ki? İşi de aksatmış olurum hem..
Şimdi bitecek diye düşüne düşüne, 2 saati geçirdim..Ve bitti...Cuma yine Saip
Bey...Güler yüzünü göreceğim..Yalnız ona bir tavsiyem olacak...Kendine bak
ması lazım..Bunun için de, bir salona abone olup düzenli olarak spor yapması
gerekiyor..Yoksa bu iş onu çok çabuk eskitecek...Benden söylemesi..Hiç olmazsa
cumartesi-pazar günleri 4 er saat spor şart ona..O zaman harika olur doğrusu..
Saat 24.08....18 şubat oldu..Hepinize iyi geceler...
MÜBADELE
Bugün salı...Dişçi günüm..Başka işler de var yapılacak..Resim dersi var, gideme
yeceğim..Gece geç yatınca, yine geç kalktım..Biraz önce kahvaltı yaparken de,
arasıra seyrettiğim tv yi açtım, digitürkte 88.kanal...Bir otobüs dolusu insan,
Yunanistan'a gidip, atalarının yaşadığı yerleri, evleri arıyor..Çoğu da buldu..
Yemekler yendi, eğlenildi, konuşuldu, toprak-çiçek aldılar eskinin anısı olarak..
Çok duygusal anlar yaşadılar tabii..Lozan Mübadelesi sırasında olmuş bu gidiş gelişler..İki taraf için de acı olmuş...
Bunları seyredince, aklıma yıllar önce okuduğum ve hala unutamadığım güzel
bir kitap geldi..Dido Sotiriyu'nun "Benden Selam Söyle Anadola'ya" adlı romanı
..Anlatılanlar hep gerçektir burada..Okuyunca anlıyorsunuz, o insanlar, Anado
luyu nasıl seviyorlar, nasıl özlüyorlar...O kadar lirik, o kadar gönül titreten bir
kitap..Ağlamak gelir içinizden...Herşeyi, olduğu gibi bırakıp gitmek...Sanki
deprem olmuş da sokağa kaçar gibi...Aynen öyle..Ve bir daha dönmemecesine..
Kahvaltı masası bile ortadayken..Üstelik, kaçtığınız yer kendi vatanınız, kendi
toprağınız...Kendi eviniz...Sizi kim kovabilir evinizden, bir düşünsenize, bunun
ne acı birşey olduğunu...Bozcaada da öyle olmuş...Bir tarih, kimse kalmamış
adada..Neredeyse bomboşmuş...Nüfus sayımı yapılacağı zaman, devlet yardımı
alabilmek, belediye olabilmek için, Çanakkale'ye gidip, yalvar yakar insan davet
ederlermiş...Ne gerek var bunlara? Herkes istediği yerde yaşasa olmuyor mu?
Niye insanlar yurtlarından, evlerinden edilir...Niye hasret bırakılır topraklarına.
Benim çok üzüldüğüm bir konudur bu..Halbuki hiç alakam yok böyle birşeyle..
Ailem yaşamamış bunları..Ama başka insanlar için üzülürüm, onların neler
çektiğini anlayabiliyorum çünkü..
Aslında herkes birbiriyle iyi geçinmiş yıllarca..Ermeni,rum,türk,musevi...Hiç
farketmiyor...Gayet güzel komşuluklar yapılmış..Ne var ki, devletler birbiriyle
geçinemiyor...Onun ceremesini de, işte böyle insanlar, fert fert, çekiyor...
Tek kelimeyle, yazık..
Sotiriyu'nun kitabını bulup okursanız, bana hak vereceksiniz arkadaşlar ve
gözlerinizden birkaç damla yaş gelecek, eminim..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)