25 Ocak 2009 Pazar
ruhun bozgun halleri
Birgün herşey iyi ve güzel giderken, nedense bir olay, birden tüm ruhunuzu altüst edebiliyor..Trafikteki bir aksilik, örneğin yolun tıkanması....Örneğin ban-
kada tam sıra beklerken gişenin kapanması...Yağmurlu günlerde, bir arabanın, yanınızdan hızla geçerken sizi baştan aşağı sulaması... Ne bileyim, bunun gibi
daha birçok olay başınıza gelebilir....hepsi de sıkıcı, moral bozucu..kabul ediyo-
rum..Ama birinin sizi yanlış anlayıp haksızca suçlaması, galiba en kötüsü....Ne-
den bu benim başıma geliyor....Hem de sık sık....Anlayamıyorum....Oysa ki her zaman çok dikkat ediyorum....Yine de oluyor....Acaba kabahat bende mi diye düşünüyorum..O olaya dıştan biri gibi bakıyorum...Ama değil...Ben haklıyım...
O zaman da ne yapacağımı şaşırıyorum...İşte ruhumun bozguna uğraması
böyle oluyor...Moral sıfıra iniyor....Beni bu duruma getiren kimse, işin farkında
değil...Öyleyse onu silip atmalı diyorum...E arkadaşsınız, kolay olmuyor..Kay-
betmek , hele bir arkadaşsa, sevdiğiniz bir arkadaşsa içinize sinmiyor...Ümit-
le bekliyorsunuz anlamasını....Ama anlasa bile sizi yormuş oluyor...Ben böyle
bir arkadaşlığı devam ettirmek istemem açıkçası...Lütfen arkadaşlar, biraz
hoşgörülü olalım....Yoksa birgün ben de sizi anlamayabilirim....İyi geceler...
25.ocak.2009 / 22.35
Patsh Tanz dinlerken Trenler
25 ocak, pazar...saat 14.22.....tülinle chatleştik...ona gideceğim...gitmeden önce, dinlediğim müzik eşliğinde, sizlere budapeşte'ye giderken yaptığım tren yolcu-
luğunu anlatmak istiyorum...
2003 tü...kızım oradayken...özlem artmıştı..ben de çok istiyorum ya budapeşte-yi görmeyi....gel anne dedi...iyi de nasıl gideceğim....uçağa binmek olası değil...
korku var o zamanlar...öyleyse trenle gelirim dedim..itirazlara aldırmadan tren
bileti aldım sirkeciden...ve bir gece yarısı , ya Allah deyip bindim....
o zamanlar bende panik atak da var...geceleri hiç uyuyamıyorum...iyi dedim,
baka baka giderim....gece binmişim zaten...tek başımayım oda gibi bi yer..
koca kompartmanda benden başka iki alman var sadece...ikisi de erkek...alman
ca bilmem...kondüktör de macar...anlaşmak imkansız...yalnız , tembih ettiler.
romanyada içeri girip hırsızlıklar olabileceğini..kapının altından gaz verip
uyuttuklarını filan...tedirginim yani..uyumamak lazım..ama ben de bir uyku, sormayın..günlerin acısını çıkartırcasına..yola koyulur koyulmaz uyudum...
bir süre geçti, bir ses uyandırdı..edirne'ye gelmişiz...pasaportlar..trenden in, karşıya geç...gece buz gibi... kasım çünkü...tüm kıymetli eşyalar üstüme asılı..
işlemler yapıldı..döndüm geri...kitledim kapıyı...yine uyku...sabah gözümü açtım...ben bu kadar güzel hiç uyumadım..sallana sallana..tekerleklerin sesi de ninni gibi geldi sanırım..anne kucağı gibiydi...sınırlardaki uzun bekleyişler hoş
değildi tabii...ama gülü seven dikenine katlandı...aktarmasız....romanyada
garda 1 saat bekleme sırasında, pencereden alış-veriş yaptık...inmeden..
iki çingene delikanlısı..biri sezer....türkçe konuşuyordu..abla ne istiyosan alayım dedi..dönüşte beni çağır, gene alırım dedi...korkmama rağmen istedim bir şeyler..koştu, aldı geldi...pasaport kontrol için iki görevli trene bindiler..açık,açık "komşu, bir çorba parası ver" dediler..verdim tabii...yoksa
bekletecekler...indirirler bile..tren kaçar.. neyse....balkan dağlarının altında çok uzun tüneller var..bir giriyorsunuz, 20 dakika geçiyor...gün, sizi karşılıyor sonra...dağları, ormanları,köyleri seyir ede ede.....o kadar güzel bir yolculuk...tam iki gece..üçüncü günün sabahı budapeşte garı...nasıl bir ruh hali, anlatamam...hava nasıl soğuk...ama başım göğe erdi...oh, nihayet dünya gözüyle budapeşteye ayak basacağım diye...kızım donmuş beklemekten...özlemişim.. .sarıldık birbirimize..5 dakika sonra evdeyiz..şehir merkezinde oturuyordu
çünkü...october caddesinde..parlamentoya, zincirli köprüye 2-3 dakika yürüyüşle varılabiliyordu..
dönüşte yine tren....az yiyecek almışım..aç kaldım..ancak kompartmana yolcu olarak binen bir çift vardı..üstümde yattılar..daracık kuşette yanyana yattılar diğer kuşetler boş olmasına rağmen..aşıktılar...yiyecekleri boldu..korkarak yedim..romanyaya gelince gözlerim sezeri arayacaktı ki, bir anons...aktarma var...sezeri gördüm..çağırdım..iki arkadaş hemen girdiler içieri..bavulları kaptıkları gibi bir koşu..öndeki trene...yerleştirdiler beni...fazlasıyla memnun
ettim tabii. abla, gelirsen biz her zaman burdayız filan... ama artık uçak korkum geçtiği için, bir daha onları görme fırsatı çıkar mı, bilmem...
özetle, tren yolculuğunun çok başka bir güzelliği var...o tekerlek sesleri, size biraz gayret etseniz, nice şiirler yazdırabilir.. romantik bir yolculuk...uçaklar öyle değil...aşırı teknoloji, ürkütüyor insanı..çabucak gidiyorsunuz...yolculuğun
bir keyfi yok yani uçaklarda...metalik, kinetik şeyler...hiç sevmiyorum..tren
keyfi hiçbir araçta bulunmaz...kısa yolculuklar da güzel amma uzunlar bir
harika...tavsiye edrim...ilk fırsatta denemeniz dileğiyle....
dürüstlük
Her insanın, hayatında önem verdiği bir özellik var...benimki de,.başlık olan
kelimedir...yani dürüstlük....yalan söylemem...zaman içinde, okul veya iş hayatında , amirlere, müdürlere söylenen yalanlar oldu...olmadı demiyorum...
Ama kendimi bildim bileli yalan söylemem...bu huyumu tüm arkadaşlarım da
bilir...şaşarlar hatta...niye bu kadar doğrucusun, derler...ne yapayım..huyum bu! Kesseler yalan yoktur bende...Olduğu gibi herşeyi de anlatıveririm... Bu
yüzden başıma çok işler de açılmıştır...Ama olsun, içim rahattır gene..haklılı-
ğınıza inanıyorsanız, ne gerek vardır yalan söylemeye....ucunda ölüm mü vardır? olacak en kötü şey cezalandırılmak olur....vicdanınızın rahat olmasıdır asıl olan..ömrümün sonuna kadar karakterimin değişeceğini de sanmıyorum...
bu konuda beni etkileyen en önemli faktör, babam olmuştur...daima " yalan
söyleme kızım..asılacak olsan da söyleme" derdi...bir kabahat işlemiş olsam
da, doğruyu söylediğim için affederdi....bana bu özelliği kazandırdığı için, ona minnet borçluyum ..hiç pişman olmam ...ama isterim ki karşımdaki kişi de bana güvensin ve inansın...böyle olmazsa, işte o zaman yıkılıyor insan....beni
tanıyanlarda olmaz bu..ancak yeni tanıştıklarım içinde, huyumu bilmeyip böyle düşünenler olabilir....olmamasını diliyorum...
gece 1.06....nerden aklıma gelir böyle şeyler, bilmem ki....en iyisi yatmalı...
25 ocak pazar, bu günün sabahı....erken kalkılıp gazeteler okunacak, yaşamdan
dakikalar izlenecek...güne hazırlanılacak...şimdilik iyi geceler...gündüz görüşmek üzere...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)