Karanlıktı gece, Yeditepe'den çıktığımızda....ama sessiz değildi....Saat henüz 21 di çünkü...Konserin ikinci bölümündeki koro şar-
kılarını dinleyemedim....Neden mi? Anlatayım....Macide, koro arkdaşlarıyla gideceğini söyleyince, Kayışdağı'na kadar yalnız
gitmem gerekiyordu...Kızım razı olmadı buna...Yalnız göndermem ben seni oralara gece vakti diyip, beni götürme görevini üstüne aldı..Bunca yıldır kendisine göz-kulak olan ben değilmişim gibi...İyi de, alaturkayı "hiç" sevmez ki....Daha salona girer
girmez söylenmeye başladı...." Yaş ortalamasına bak" dedi ilk önce....Kalabalık ve yaşlı bir salon...Daral geldi kızıma....Öf pöf
demeye başladı...İnsanın yanında böyle sıkılan biri olunca, müziğin de tadına varılamıyor doğrusu...Konuk sanatçının Ayşe Taş olması, durumu ağırlaştırdı..Çünkü, o ikinci bölümde çıkacak, 5 şarkı söyleyip yerini koroya bırakacak ve onlar sona erdirecek
konseri...Program böyle...Dolayısiyle, benim ikinci bölüme de kalmam gerek...Zar-zor razı oldu ve uzuuun bir ( ara ) dan sonra
sunucu sahneye çıktı, sazlar yerini aldı, neredeyse başlayacak ikinci bölüm....Ama.....millet daha dışarıda....İşte, Türk olduğumu
zun isbatı...Gerçi gong çalmadı ama, öyle uzun bir zaman geçti ki dışarıda, seyircilerin bunu düşünüp, salona daha çabuk dönmeleri ve yerlerine yerleşmeleri gerek...İlk bölümdeki koşmaları, patırtı ve gürültüleri henüz adapte olmadılar diye sineye çektik ama....İkinci bölümde de bunlar devam etti...Gelmeler, gitmeler, birbirlerine önden arkaya, sağdan sola konuşmalar, otur
malar-kalkmalar, ikide bir flaşlar......Yok, bizi almasınlar AB ye filan....gerçekten yapamayız biz....Başkasının hürriyetinin baş-
ladığı yerde benim hürriyetim biter...Bunu, kat'iyen beceremiyoruz...Saygısız bir toplumuz vesselam...Üstelik ter, lahmacun ve ağır parfüm kokuları da cabası...Yahu burası, Türkiye'nin en gözönünde okullarından birinin salonu....Burda da böyle davranıl
maz ki......Mahalle kahvesi halt etmiş yanında....Yazık, çok üzüldüm halimize....Zaten her zaman üzülerek dönüyorum eve...
İşte sırf kızım daha fazla sıkılmasın diye, konserin bitmesini beklemeden çıktık...Belki de iyi oldu..Bir de otoparktan çıkma
karmaşasını yaşamamış olduk...Mithat Bey'in korosunun çok güzel çalışmış olduğu belliydi...Seçilen eserler nefisti...Sololar
çok hoştu...İlk bölümde hicaz parçalar vardı:. . . . . . . Birkaçını sayabilirim. . .
- Terket beni artık yetişir, sende vefa yok, gül mevsimi gelmiş, ne çıkar, derde deva yok................... . . .
- Mah yüzüne aşıkanım, taze bitmiş gül fidanım...................... . . . . .
-Acaba şen misin, kederin var mı?..Ne kadar dertliyim, haberin var mı?......................... . . .
- Yalan değil, pek kolay olmayacak unutmak..öyle zor, öyle zor ki seni içimden atmak........ . .
- Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına, ey ufuklar diyorum yolculuk var yarına........ . .
- El çek tabip el çek yaram üstünden, sen benim derdime deva bilmezsin..... ( bu şarkıyı yeni duydum )
- Aşkı seninle tattı hicranla yandı gönül................. ..................................... ................. .. .
İkinci bölümde Ayşe Taş, bir yaz imbatı gibi...geldi geçti sanki.....Güzeldi..ama yetmedi doğrusu....Bir o kadar daha söylese yeriydi..Segah şarkılar söyledi ki, en sevdiğim birkaç makamdan biridir...Bayıldımmmmm...... Şunları söyledi:.........
- Etti o güzel ahde vefa müjdeler olsun, ey âşık-ı şûride sana müjdeler olsun............. . . .
- Sûy-i Kağıthanede mecnun misal, bekledim râhın efendim, bi-mecaâl................. ....... ..... .......................................
- Gece sessiz ve karanlık yine herşey uyumuş, bilirim susmayacak kalb-i viranımdaki kuş........................ ........................
- Ayrılık yaman kelime, benzetmek zordur ölüme, kim uğrarsa bu zulüme, gündüzü olurmuş gece............................. . .
-Aşkın o sihirli elini hisseder gibiyim.... ......... ....................... ........................
Ve sonra çıktık.....Yine de Mithat Bey'in yılsonu konserini yaşamış olmaktan dolayı mutlu oldum tabii....Yarım da kalsa.....
Bu, pazar günleri, iyi şeyler olabiliyor işte böyle...Sabah, Yaşamdan Dakikalar da güzeldi bugün...Programa Oktay Kaynarca'yı
davet etmişler...Zafer Gündoğdu eşliğinde türküler söyledi.....Duyarak söylüyor, severek söylüyor Kaynarca...Bu işe gönül
vermişlerden o...Tarzını seviyorum doğrusu...Ardından Haşmet, bunca yıldır durduğu yerde hiç dikkat çekip gitme özlemi ya
ratmamış bir yapı hakkında konuştu.....Hıncal'ımın bile gidesi geldi...Muradiye Külliyesi.. Bursa'da....Tanpınar'ın şiirine konu
olmuş o asûde yer... Süheyl Hocamızın pekçok suluboyasında görüp tanıdığımız ata yadigarı bir eser....Bu külliye hakkında
detaylı bilgiyi, google'dan ednebilirsiniz...Ama Haşmet söyleyince kıymete biniyor nedense heryer...12 türbesi, imarethanesi ve medreseleriyle, kalabalığın içinde bir mücevher sanki....Erken Osmanlı ruhunun yaşadığı bir yermiş....Ya da " zamanın durduğu yer" de denebilirmiş filan...Bursa zaten hala Osmanlı şehri gibi geliyor bana.....Anneciğimin doğduğu şehir oluşundan mıdır, bilmem...Seviyorum ben de Bursa'yı.....İskender'inden mi acaba?....