7 Haziran 2009 Pazar

7 haziran/pazar

Geçenlerde bir blogta okudum..Birisi demiş ki:" Bazen hiç yazmak istemiyorum..Benim düşüncelerim ve duygularım, başka bir insanı ilgilendirmez ki..Okumaktan hoşlanmayabilirler..O zaman niye yazayım?"..Sonra kendi kendine cevap veriyor.."Olsun..Büyük yazarlar da aynı şeyi yapmıyorlar mı? ..Devam.."..Ben hiç böyle düşünmeden çalakalem yazıyorum..Affola.. Bu sabah, hoş anlar yaşadık yine "Yaşamdan Dakikalar" da..Haşmet olanca naifliğiyle konuştu...Nebil, biraz muzip ve çapkın bir adam..Sunay, dünya tatlısı, temiz ve iyi bir insan..Hın cal'ıma gelince..O bir numara..Akıllı, zeki,kültürlü,fakabasmaz bir tip..Sunay, Moskova'ya gitmiş 3 Haziran nedeniyle..Malum, Nazım'ın yıldönümü..Mezarının başında onu sevenler toplanıp anma töreni yapıyorlar her yıl.( Dilerim, bir yıl, ben de gitmeyi)..Özel olarak kalkmış gitmiş oraya..Helal olsun dedim...Neyse... Bu yıl ilk defa oradaki bir kadın derneği tertiplemiş töreni.. Yaşlı bir rus bayan, Sunay'a şöyle demiş: "Şimdiye kadar böyle kalabalık , böyle güzel olmamıştı bu anma töreni..Biz hep geliyorduk..Ama bu yıl sizler burdasınız..." Bu laf, gönül telimi öyle tit retti ki, gözlerim yaşardı... İnsan olmanın, milliyetle alakası yok, bu bir...Sanatın da milliyetle alakası yok,bu iki.. Biz sevenler niye her yıl gitmiyoruz, bu da 3....Sonra,Nazım'ın memleket hasreti ne dair öyle sözler söyledi ki Sunay, nasıl ağlanmaz.?...Tarihi geri döndürmek mümkün olsaydı keşke...İçimde yara bu, yara....Gerçekten çok üzülüyorum...Bu kadar yurduna tapan bir insan, niye bu durumda kalmış?...Ve toprağına kavuşamadan gitmiş...Offf... Hermann Hesse'ten bir deyiş size..Tam böyle değil sözler ama idare edin.."Mutluluk, sevilmek değildir..Bir başkasını sevmektir.." Hıncal da, buna karşılık dedi ki: Neden?..Çünkü, sevildiğin den emin olamazsın..Ama sevdiğinden eminsindir.." Orhan Pamuk..Venedik'ten göndermiş....Orayı anlatıyor..Dolaşırken gondolda, Boğaziçi'ni anım samış...Boğaz'da, denizden kıyıları takip ederek giderken çok hoşlandığı bir şeyi anlatmış...."İs tanbul'da kaybettiğim bu alışkanlığın bir başka eğlenceli yanı, evlerin içinde günlük hayatları na dalmış yalı...sakinlerini, kahvaltı eder, tv seyreder ya da boş otururken dışardan dikizleye bilmek.."... Demek ki yalnız değilmişim bu duyguda..Ben de çok hoşlanırım.. Akşam olup evler de avizeler yanınca, pencerelere bakıp evlerin içini seyretmeyi....Bir nevi röntgencilik...Pamuk da bunu yazınca sevindim doğrusu, tek sapık ben değilmişim diye...Bana mutluluk hissi verir dışarıdan evlerin içlerini görmek..Bol aydınlık evleri...Bazen elektrik kısıntısı yapmak için 1-2 lambayı kapatırlar ya...Ruhum sıkılır doğrusu..Nasıl böyle karanlıkta durabiliyorlar diye..Ay dınlık, canlı evler..yaşayan evler...Ne güzel... Gitme günüm yaklaşıyor dostlar..Salı gecesi yolcuyum..Az bir süreliğine..Biraz nefes alıp geleyim. Ama daha burdayım..görüşürüz..