16 Şubat 2009 Pazartesi

Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver

Biraz sonra 17 şubat olacak..Sevgili hocamız Süheyl beyin hem doğum, hem de ölüm günü....Aslında yazıya başlarken, ne yazacağımı bilmeden oturdum klavye nin başına...Tarihi farkedince, aklım başıma geldi..Böyle bir günde onu anma dan geçmek, doğru olmazdı.. 1967 idi sanıyorum..Liseyi yeni bitirmiş, hukuk fakültesine girmiştim.Çalışmam da gerekiyordu..Ülker arkadaşım, kendi ayrılacağı görevi bana teklif edince hiç düşünmeden kabul ettim..Çünkü, tam da istediğim gibi bir konumdu..Beyazıtta ki merkez binada idi hem hukuk, hem tıp..Arasıra önemli bir derse, kolaylıkla gidip gelebilirdim..Hocamızı, işte böylece tanımış oldum..8 yıl yanında çalıştım. Hiç resme yeteneğim olmadığı halde, beni zorla tezhibe başlattı..İlk yaptıklarım feciydi..Ama her seferinde "çok iyi, aferin" dedikçe bağlandım..4 yıl sonra bir gün, yanına çağırdı..Güzel, değişik bir resim kağıdı uzattı..Özel bir kağıt.. "Al bunu..İcazetnameni hazırla, kompozisyonu önceden göster bana" dedi.. Havalara uçtum..Bu, artık mezun oluyorsunuz demekti..Özene bezene bir kom pozisyon hazırladım, uygun gördü..Kağıda geçirdim, altınını ezdim, bir süre sonra bitti..Tesadüfen, hocaya bitmiş halini gösterirken, Y.Mimar Ekrem Hak kı Ayverdi ziyarete geldi ve ona da gösterildi...Ekrem Hakkı Bey, "Bu kadar güzel birşey görmemiştim" demek inceliğinde bulundu..Ama gerçekten çok nefis yapmıştım..Bu icazetnameler, Türkiye'de sayılı kişilerde var..Toplasanız 15 i geçmez...Önemlidir, özeldir...Çünkü Süheyl Hoca, tezhibin en uzman kişi sidir..Bu işin temelini o kurmuştur..Şimdiki hocalar, o icazetname sahiplerinin öğrencileridir..Yani torun gibi.. Hocamızla çok başka bir dünya yaşadık bizler..Anlatması zordur..O, olağanüstü bir insandı..Hakkında pekçok kitap yazılmıştır..En güzeli de, Prof.Dr.Ahmet Güner Sayar'ın kitabı oldu..Onu okursanız, hocamızı anlayabilirsiniz..Mucize vi bir yapısı vardı..Olacakları önceden hisseder ve size, tavsiyelerde bulunurdu. Odasına girenler, onu otururken yakalayamazdı..Gelen olduğunu anladığı anda ayağa kalkar ve zaten ayaktaymış izlenimi verirdi...İnsanlara olan saygısından yapardı bunu..Genç veya yaşlı, farketmezdi.. Öğle yemeklerinde, bir bardak li monata ve 4 bisküvi yerdi..Hergün ama..5 olmazdı..Herşeyi ölçülüydü..Hayatı hep programlıydı..Ve programı hiç şaşmazdı...Devamlı çalışan, okuyan, yazan bir insandı...Ömrü boyunca topladığı ve oluşturduğu arşivini, henüz hayattay ken Türk Tarih Kurumuna ve Süleymaniye Kütüphanesine bağışladı...Süleyma niyede, şimdi ona ait bir oda var..Seyahatlarında yazdığı defterlerin herbiri basılsa, birer kitap olur..O kadar güzel hepsi.. Anılarımdan birini yazayım..Sırası geldikçe, zaman zaman diğerlerini de anlatırım.. Hocamız, Şah tarafından, İran'a davet edildi bir tarih..İran'n bilmem kaçıncı yüzyılı için özel törenlere...Tabii eli boş gidilmez..Şah'a da ne götürülür..Maddi değeri olan birşey mümkün değil..Hocamız, Uğur Derman Beyden rica etmiş, nefis bir talik yazıyla, çapraz satırlara yazılmış, 4 satırlık bir şiir...Kimden oldu ğunu unuttum..Yazmış Uğur Bey..Bana geldi bu..Çünkü, en iyi aharı ben geri yorum...Bu şu demek...3-4 kat kartonu üstüste, aralarda hiç kabartı olmadan yapıştırıp, en üste de eski yazı yazılmış olan kağıdı yapıştırmak...Bu, çok zor bir işlem aslında..Kartonları yapıştırmak, bir dert...Sonra da, yazılı olan kağıdı yapıştırmak, ayrı bir dert..Çünkü, gereken sürede yapmazsanız, kağıt bütün mürekkebi kusar ve bulaşır..Yani maharet isteyen bir iş..E, ben de bu işin us tasıyım ya..Hoca bana güveniyor..Amma, iş öyle olmadı..Muhallebisini hazırla dım, yapıştırdım ve ertesi günü bekleyeceğiz kuruması için...O gece gözüme uyku girmedi tabii..Sabahı zor ettim..Sabah koşa koşa geldim, bir de ne göre yim, yapıştırdığım 3 kat karton ve yazı, ortadan çatlamamış mı...Sakınan göze çöp batar ya...Eyvah dedim..Felaket..Yazı gitti..Ben yine yaparım ama yazı orjinal..Bir süre sonra hoca geldi...Kızacak diye bekliyorum..Ama o, herzaman ki olgun ve bilge haliyle "Üzülme kızım, Uğur beye söyleriz, yine yazar, sen de yine yapıştırırsın" dedi. Nasıl rahatladım, anlatılmaz..Ve dediği gibi de oldu..İkinci defası, kazasız halledildi..Hocamız, etrafına çok güzel, çok ince tezhibini yaptı..Ve İran'a gidip Şah' a sundu..Tabii ki çok beğenilmişti... Böyle bir insandı işte..Kalp kırmayı hiç sevmeyen, herzaman buna çok dikkat eden bir kişilikti..Onu anlatmakla bitiremem ben...O hiç ölmedi..Hep gönüller de yaşayacak...Sanıyorum bu yazdıklarımı o da okur..Ölümsüzdür çünkü.. Ona herşey malum olurdu...Canım hocam, yine duy beni..Nur içinde yat..