9 Ekim 2009 Cuma

BEYLERBEYİ

Kandilli'li iki arkadaşımla birlikte, geçtiğimiz salı günü Beylerbeyi gezisi yaptık...Ne güzel bir yer-dir bu semt..Emel'in dediğine göre, "Çengelköy'ün zerzavatı, Beylerbey'in teşrifatı, Kuzguncuk'un haşaratı.."..çok meşhurmuş....Süheyl Hocamız anlatırdı:....Yandan çarklı o eski Şirket-i Hayriye vapurları, Beylerbeyine yanaştı mı, bir türlü ayrılmak bilmezmiş iskelesinden...Neden? Oranın sakinleri, vapura binerken, brbirlerine yol verirlermiş, siz önden buyrun, yok siz önden buyrun diye....Kibar ve centilmen insanlarmış hepsi çünkü...Şimdiki İstanbul ahalisi gibi, bir araca biner- ken, sıra kapmak telaşında değillermiş ...Zaten, bu sırf "telaş" tan kaynaklanmıyor...Sadece gör gü meselesi....Şehir adab-ı muaşeretinden, kim haberdar şimdilerde? Çok az...İstanbul artık büyük bir köydür bence...Gelenleri eğiteceğimize, biz onlara benzemeye başladık..O da ayrı bir konu..Neyse... Polisevi'nin restoran kısmı var...Hep bilirim de, gitmek kısmet olmamıştı..Bu defa bunu gerçekleş tirip, yemek yiyebildik..Yanında da güzel bir şarap...Hoş saatler geçirdik..Anılarımızı tazeledik.. Henüz, Bodrum'lardan dönmeyen arkadaşlarımızın kulaklarını çınlattık..Bu gezileri daha sıkça yapmaya, birgün de sevgili okulumuzun içindeki Borsa Lokantasına gitmeye karar verdik..Tabii bol bol fotoğraf da çektik.. Gidip gelirken bindiğimiz otobüs, öyle yerlerden geçti ki, şaşırmadım desem yalan olur...Tepeler evlerle dolmuş ve biz bunları yeni görüyoruz..İstanbul'un bu kadar genişlemiş oluşuna sevinelim mi, üzülelim mi, bilemedim..Hoş, her ikisi de kimin umurunda...Üzülmek, aslında akla daha yakın ama, bu da, hukuktaki her doktrin gibi, tartışmalı bir konu tabii ... Beylerbeyi'ne gidip de Yahya Kemal'in İstanbul'a dair şiirlerini anımsamamak olası mı? Yazalım.. Aziz İstanbul Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul, / Görmedim gezmediğim sevmediğim hiçbir yer, / Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul, / Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.... Bir de Hayyam'dan gelsin.. Her sabah yeni bir gün doğarken, / Bir gün de eksilir ömürden, / Her şafak, bir hırsız gibidir, / Elinde bir fenerle gelen... Ömrünüz uzuuun olsun canlarım...