25 Ekim 2009 Pazar

SOKAĞIN TAVANI KADAR

  • Bir sıkıntı var içimde, sokağın tavanı kadar
  • İçim sığmıyor içime, sokağın tavanı kadar..
  • Ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara akar
  • Desem ki beni ne kadar, sokağın tavanı kadar..
  • Bir sevgi düştün önüme, gözünü sürdüm gözüme,
  • Biri geziyor içimde, sokağın tavanı kadar..

Bu güzel sözler, sevgili Edip Akbayram'ın albümünden bir şarkının sözleri...Onu zaten severim, ta gençliğimden beri...Nedeni Halil...Kim bu diyeceksiniz?..O tam bir yaratıcı sanatçı, ressam...Halil Ünür..Urfa'lı eski bir arkadaşım..Edip'i iyi tanırdı, Topağacı'nda oturduğu evde, birlikte yaşadıkları olmuştu, anlatırdı..Halil, önce Hollanda'ya, ardından İngiltere'ye gitti, oraya yerleşti...Arasıra yaz aylarında gelir, yaptıklarını anlatır, flacon boyalar filan getirir,uzmanı kesildiği hologramın ne olduğunu bir türlü kafamıza sokamadan giderdi...Bir ara bypass olmuştu oradayken..Sonra Yıldız' ve Yeditepe, onu istediler ama kabul etmedi..İngiltere'de rahatı yerindeydi..Bu şarkıyı dinleyince, hem Halil geldi aklıma, hem de şarkı bayağı etkiledi beni...Sözleri güzel ve çok anlamlı idi.."sokağın tavanı kadar" çok güzel bir anlatım olmuştu doğrusu..Edip kardeşimizi kutluyorum...Zaten şarkıları hep liriktir onun..Bu da öyle olmuş..Ellerine, aklına sağlık....

VAN 100.YIL ÜNİVERSİTESİ 'nde okuyan sevgili öğrenciler

Pazar günü.....Yaşamdan Dakikalar yeni başladı..Saat ayarlamasından dolayı güne erken başlamış olmanın avantajını kullana rak, gazetelere dalmışım...Program da reklama girince bir yazara daha gözatayım dedim, Defne-Eren haberinden fenalık geldiği için...Özdemir İnce'deydi sıra....Sabah sabah nerden okudum yaa...Allak bullak oldum arkadaşlar..İçim acıyor....Hiç hesapta olmayan bir ağlama tutturmuş durumdayım..Konu, Van 100.yıl ün.öğrencileri...Tufan Türenç, röportaj yapmış, üniversitenin rektör yardımcısı Prof.Dr.Ayşe Yüksel'le...Dediklerine bakın öğrenciler için.."..13 bin öğrencimiz var...Bunlardan sadece 100 kişi (günde 3 öğün) yemek yiyebiliyor..Geri kalanı 1 adet poğaça ile günü geçiriyor. 1 liralık öğle yemeği çıkarıyoruz, onu bile parasızlık nedeniyle yiyemiyorlar. Kırsal kesimden gelenler, ekmek arası patates veya haşlanmış yumurta yiyor.." Okur okumaz mahfoldum ben...Burada yaşadığımız hayatın, tam bir " bolluk içinde yüzme" olduğu anında aklıma düştü... Kendimden utan dım...Boğazıma birşeyler gelip oturdu...Van, zaten kırsal bizim için..Bi de, onun da kırsalı olduğunu düşünemedim birden.., Nasıl dır acaba dedim oraların kırsalı....Ve bu gerçek karşısında durmanın, birşeyler yapmanın gerektiğini hissettim...Ne yapabilirim..? Ya, niye biraz zengin değilim?...Olsaydım, şu çocukların öğle yemeğini bedava verebilirdim hepsine..ne ederdi? 13 bin kişi, 1 lira dan, 22 iş günü 28, en fazla 30 bin lira...Hiç bi şey...Ama buna ben yetişemem tabii..Ama, hiç olmazsa 2-3 kişinin öğle yemeği parasını yollayabilirim...Belki başka gönüllüler de çıkar arkadaşlarımdan, bilemem.. Herkes birbirinden duyup, bir çığ gibi büyür mü dersiniz bu girişim?...Bilmiyorum ama umut ediyorum....Birşeyler yapmalı...Burada israf içinde yaşadığımızı farket meliyim....Düşünmeli, çare bulmalıyım bu çocuklara..