11 Eylül 2009 Cuma

DÜNYA ELDEN GİDİYOR

Nerdeyse otuz yıldır, yakınım olan kişiler, hava kirliliği için yaptığım konuşmalardan usandılar diyebilirim..Bir ara iyice kafayı takmıştım, panik atak başlamıştı bu yüzden..Eyvah, dünya elden gidiyor diye..Bahçe sulayanlara, araba yıkayanlara, halı yıkayanlara kızar olmuştum..Kızmak ne kelime...Gidip kavga edesim geliyordu, gördüklerimle..Sonradan, pilot bir akrabam "ooo..bi şey olmaz..dünyanın batmasına daha çoook var..Torunlarımız bile göremez " deyince bana bir rahat lık geldi..Panik atak filan geçti..Güvendim ona..Gökyüzünden görmüş, o anlamış,biliyor dedim .. Amaaa...işte buyrun..İstanbul'un son hali...Bu kadar güzel bir iklimde ve coğrafi konumda bulunan bir bölge...sanki muson kıyıları, pasifik kenarı vs...Her yıl dünyaya 26 milyar ton karbon gazı salınıyormuş..Birkaçyıl öncesine kadar diyor Refik Erduran, ölçümler,insanoğlunun bu gezegende yaşamını sürdürebilmesine fırsat verecek atmosferik karbon yoğunluğunun sınırı, milyonda 500 dü..Isınma derecesi artınca 45o ye inmiş bu sayı..Son ölçümleri yapan bilim adam ları ( biri Nasa uzmanı James Hansen) bu sayının aslında 350 oduğunu belirlemişler..Bugün için bu miktar 387 imiş..Batık durumdayız yani..Bu gidişin durdurulması için, 20-30 yıl içinde dünyadaki toplam karbon salımının % 80 azaltılması gerekiyor..Kesin bu..Çare yok başka.. 1997 de Kyoto'da anlaşamayan devletler, Aralık başında Kopenhag'ta biraraya gelecekler...Eski den Amerika ve Avrupa neydiyse, şimdi başta Çin ve Hindistan, "gelişmekte" olan ülkeler, karbon salgılaması yapıyorlar.....Batı "Ne yapıyorsunuz diye feveran edice , bunlar da "Ne yani? Sizin gibi yaşayamayacak mıyız biz? Önce siz durdurun, azaltın..Sonra bize söylersiniz.." diyorlar...Bu arada dünya elden gidiyooooor..... Çare var...Bu gazların salınımı kesilecek...Yapabiliyor musunuz bunu? Evetse cevap, buyrun eski yaban hayata dönelim hep birden....Ben hazırım "AMİSH"ler gibi yaşamaya...Klimasız gün geçirmeye...Kadıköye 1 gidip 1 saatte dönmeye tabanvayla...Karşı yakaya hiç geçmemeye.. Telefonsuz, televizyonsuz, laptopsuz kalmaya....Buz gibi bir su içememeye....Bunlara karşılık topraktan hormonsuz sebze almaya...Mis kokulu meyveleri dalından koparmaya..Karpuzu kuyuda soğutmaya....Akşam 8 oldu mu yatıp, sabah 6 da gün doğarken kalkmaya...Ne bileyim işin içine girince çareler bulunur gibi geliyor bana...Amaa....Böyle hayatın içine..diyen de çıkabi lir...Hangisi iyi acaba? Basit yaşamak mı, ölüp gitmek mi?...Bunda da referandum yapılmaz ki!...