30 Ağustos 2012 Perşembe

Deniz Korkusu

Küçük  yaşlarımda, deniz içre bir kara parçası olan İstanbul'un pekçok semtinde plaj bulunurdu..
Herkes rahatlıkla gider, yüzme zevkini tadar, çoluk çocuk akşama kadar sularla haşır-neşir olur, tatlı
bir yorgunlukla hava kararmadan eve dönülürdü..Normal bir yaşamdı bu..Hem Anadolu, hem de Avrupa yakasında vardı bu güzel plajlar.. Özün sözü, biz yaştakiler güzel çocukluk dönemi geçirmiştir İstanbul'da..Hiç unutmuyorum, sarı sıcak bir yaz günü, Florya'daki Belediye Plajında yüzerken, üzerinde ismimin başharfleri yazılmış altın yüzüğüm, suda yokoldu gitti...Uzun uzun aramamız fayda etmedi..Pırıl pırıl, dibi kum denizde yüzük bulunamadı...Denizle ilgili ilk anım bu oldu..Ardından, yıllar geçti..Ortaokul sıralarında...Tıbbiyeye girip doktor olmamı isteyen babam, insan vücuduna alışmam, fakülteye girdiğimde anatomi veya öteki derslerde korku yaşamamam için, beni Adli Tıp Müdürü arkadaşından rica ederek, morga girip bakınmamı, hatta 2-3 otopsiyi seyretmemi  sağlamıştı ...Babam öyle istiyordu,ne desek boştu.. Birgün, buzhanedeki o yatay dolaplardan birini çıkardılar ...Koskocaman bir vücut..Simsiyah olmuş..Belki boy 2 m.ye ulaşmış,
en de öyle devasa bir ölçüde.. Sordum, niye ölmüş ? Otopsiyi yapacak olan doktor  "Boğulmuş denizde" dedi...Demez olaydı..O gece ve ondan sonraki gecelerde, o ölü odama girecek diye, yorganı tepeme kadar çekip, ter içinde sabahladığımı çok iyi anımsıyorum..İşte deniz korkusu bana böyle geldi..O tarihe kadar gayet güzel yüzen çocuk, boyunu aşamaz oldu..Yaptığım numaralara şaşıp kalırlardı, atlamalar, taklalar filan..Ama o günden sonra ben denizde ü, bir robot oldum, hareketsiz..Sadece ıslanıp çıkan... Babamın bu çabaları ne yazık ki netice vermedi..Tıbbı hiç istemedim..Bundan hiç de pişman olmadım..Ama düşündüm ki benim çocuklarım böyle bir korku yaşamasın..Onlara böyle acı bir anı bırakmamayı başardım çok şükür..İkisi de yüzmede stil sahibi oldular..Şimdi sıra Zuzu'mda..Onun bu işi, büyüklerinden çok daha iyi yapabilmesi için, yüzme, yelken ve sörf dahil, tüm deniz sporlarını sevmesi, yapması ve başarılı olması için elimden gelen gayreti  göstereceğim....Anne-babalar hep öyledir ya..Kendileri neyi yapamadılarsa, çocuklarının o konuda başarılı olmasına çalışırlar..Sanırım ben buna iyi bir örneğim..

İnsan ruhu

Dedem, beni, elimden tutmuş, öğle namazı çıkışında, Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin   hemen yanındaki şekerciye girmiş, beni de alçak saman tabureye oturtmuş, dükkan sahibiyle sohbet ediyorlar..Sanırım 4-5 yaşlarındayım.. Gözlerim, az yüksekteki tezgaha bakıyor..Camekanın üzerinde akide şekerlerinin konmuş olduğu o büyük cam kavanozlarda..Tepesi kocaman küreden kapaklar.. Tutup açasım geliyor her birini, renk renk şekerlere elimi daldırmak ve tatlarına bakmak..Renkli misketler gibi..Hele o hindistancevizli olanlar yok mu? Bayılıyorum onlara...Dışı sert, içi, ısırıldığında, olanca yumuşaklığıyla ağzınızda eşsiz bir tat bırakan o beyaz, dikdörtgen şekerler..Derken elimi sıcacık avuçlarının içine alan dedem " Hadi, gidiyoruz" diyor..Gözlerimi kavanozlardan zarzor ayırıp, cebime konuveren küçük şeker çıkınına sevinerek, tezgahın arkasında duran o sevimli dükkan sahibine " Allahaısmarladık amca" diyorum.  "amca" sözcüğünü ilk söylediğim tarih, sanırım o gündür.. Yıllar geçti, ben büyüdüm..yaşım büyüdü..ama ben,  kendimi hâlâ şekerci dükkanındaki o küçük kız gibi gördüğümden, komik bir durum sergiliyor ve şimdi bile kendi yaşımdaki, tanıdığım-tanımadığım her baya, amca diyorum..Dediğim anda da, utançtan yerin dibine geçiyorum...Anladığım şu ki, insan, hiçbir zaman büyümüyor ve hep çocuk kalıyor..Toplumdaki o koca koca, makam sahibi insanların bile, içlerinde hâlâ bir çocuk barındırdıklarını biliyorum şimdi..Bakmayın siz o ağırbaşlı, çok bilmiş ve ukala hallerine..Herkes bir çocuktur..Siz hiç çocuğuna aldığı trenlerle, arabalarla oynayan baba görmediniz mi? Bunun gibi..Lunaparklarda o bol ışıklı, renkli, heyecan dolu inip-çıkan aletlere binip kahkahalar atarken,o kocaman baylar-bayanlar, çocuk günlerinin tadını tekrar yaşamıyorlar mı? Elbette güzel bir şey böyle hissetmek, hissedebilmek..Tersi çok cansıkıcı olurdu zaten..Herkese, içindeki çocuğu hep yaşatmalarını diliyorum ben..