30 Ağustos 2012 Perşembe

İnsan ruhu

Dedem, beni, elimden tutmuş, öğle namazı çıkışında, Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin   hemen yanındaki şekerciye girmiş, beni de alçak saman tabureye oturtmuş, dükkan sahibiyle sohbet ediyorlar..Sanırım 4-5 yaşlarındayım.. Gözlerim, az yüksekteki tezgaha bakıyor..Camekanın üzerinde akide şekerlerinin konmuş olduğu o büyük cam kavanozlarda..Tepesi kocaman küreden kapaklar.. Tutup açasım geliyor her birini, renk renk şekerlere elimi daldırmak ve tatlarına bakmak..Renkli misketler gibi..Hele o hindistancevizli olanlar yok mu? Bayılıyorum onlara...Dışı sert, içi, ısırıldığında, olanca yumuşaklığıyla ağzınızda eşsiz bir tat bırakan o beyaz, dikdörtgen şekerler..Derken elimi sıcacık avuçlarının içine alan dedem " Hadi, gidiyoruz" diyor..Gözlerimi kavanozlardan zarzor ayırıp, cebime konuveren küçük şeker çıkınına sevinerek, tezgahın arkasında duran o sevimli dükkan sahibine " Allahaısmarladık amca" diyorum.  "amca" sözcüğünü ilk söylediğim tarih, sanırım o gündür.. Yıllar geçti, ben büyüdüm..yaşım büyüdü..ama ben,  kendimi hâlâ şekerci dükkanındaki o küçük kız gibi gördüğümden, komik bir durum sergiliyor ve şimdi bile kendi yaşımdaki, tanıdığım-tanımadığım her baya, amca diyorum..Dediğim anda da, utançtan yerin dibine geçiyorum...Anladığım şu ki, insan, hiçbir zaman büyümüyor ve hep çocuk kalıyor..Toplumdaki o koca koca, makam sahibi insanların bile, içlerinde hâlâ bir çocuk barındırdıklarını biliyorum şimdi..Bakmayın siz o ağırbaşlı, çok bilmiş ve ukala hallerine..Herkes bir çocuktur..Siz hiç çocuğuna aldığı trenlerle, arabalarla oynayan baba görmediniz mi? Bunun gibi..Lunaparklarda o bol ışıklı, renkli, heyecan dolu inip-çıkan aletlere binip kahkahalar atarken,o kocaman baylar-bayanlar, çocuk günlerinin tadını tekrar yaşamıyorlar mı? Elbette güzel bir şey böyle hissetmek, hissedebilmek..Tersi çok cansıkıcı olurdu zaten..Herkese, içindeki çocuğu hep yaşatmalarını diliyorum ben..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder