5 Ocak 2009 Pazartesi

Michel

michel'in hikayesinden ve bağlantılı olarak Gönen beyden bahsedeceğim bu defa. Michel, Dilara'nın Paris'teyken yanına canyoldaşı olması için internetten bulduğu bi küçük yavru kediydi..Japon bi bayan ilan vermiş, o da gidip almış...bir bebekmiş gibi baktı ona orada..düzenli olarak veterinere götürdü..bütün aşılarını yaptırdı..kısırlaştırdı..zor bi ameliyattı bu..hayvancık bütün gün perişan bi halde yatmıştı..günden güne büyüdü tabii..Türkiyeye döneceği zaman onu orada bırakmak istemedi.Plastik bir yuvada kucağında getirdi uçakta..karşılmaya gittiğimde haline çok acımıştım...arabada etrafa baygın gözlerle bakıyordu.. Ona evimizde bir prens gibi davrandık..insanın asili olur da kedinin olmazmı? Michel bir prensti sanki..Herşeyi yemezdi..baklava, dondurma,kaşar peyniri, kaymak,tavuk çok severdi..günler böyle geçerken bi farkettik ki, michelin iştahı kaçtı..günlerce hiçbişey yememeye başladı..zayıfladı..yakınımızdaki bir veterinere götürdük..bizi yanlış yönlendirdi..böbreğinde bi şey var dediler..kan almak gerekirmiş.Bunun için Michel'in bacağını traş ettiler..uyuşturdular...acaip sesler çıkarttı sevgili michel...4-5 gün geçti..semtimizde mama satan bi dükkan sahibi, hergün veterinere gidipgelen michel'in haline acıyınca kızıma kendi tanıdığı bir veterinerin telf.nosunu vermiş.Gönen beyi böylece tanımış olduk..Almanya'da kedilerde kanser üzerine master yapmış , buraya gelince veterinerlik fakültesinde öğretim görevlisi olmuş..ardından kadıköy tarafında bir dükkan açmış..kızım ,micheli ona götürdü..gönen bey sevgili kedimizi orada alıkoydu..inceledi..ve teşhisi koydu.. pankreans kanseri olmuştu michel onca özene karşın..o ara kızımla birlikte Ankara'ya gitmemiz gerekiyordu sınav için..dönüşte Bolu'daki molada aradık Gönen beyi..Micheli kaybettiğimizi öğrendik..kalan otobüs yolculuğumuz gözyaşları içinde geçti.. o günden sonra tüm hayvan sahiplerine Gönen beyin telfnumarasını veriyoruz..ona her başvuran arkadaşımız,bu olağanüstü insana hayranlıkla dolup taşıyor..Bu kadar bilgi deposu, bu kadar hayvan dostu bi insan yoktur.. tatil demez, sabah akşam demez..nerde hasta bi hayvan var, kendisi o eve gider..tedavisini,aşısını,bakımını yapar..özverili, sevgi dolu.alçakgönüllü harika bir veteriner...onu tanımak isteyenler bana başvurabilir..hemen telf.numarasını verebilirim..tebrikler gönen bey..sizi candan kutluyor. şükranlarımızı sunuyoruz..

prag

bu sabah yepyeni bir ruhla uyandım...içim kıpır kıpır...çünkü doğumgünümü prag'ta geçiricem..kafaya koydum..
çocukken hep düşünürdüm...dünyada nereleri görmek istiyorum diye..paris ve budapeştede karar kılmıştım...Allahtan bi şey istesem verecekmiş...bu şehirleri hemde 2 şer ay oturup görebildim..karış karış hemde..yürüyerek..her sokağa dalıp çıkıp, kaybolup yolları yeniden b
ularak...çünkü küçük kızım öğrenim nedeniyle oralarda yıllarca kaldı.
Şimdi ise sırada prag var...aslında geçen yıl haziranında gidecektim..ancak yakın birinin düğünü nedeniyle alınmış bileti iptal edip gidememiştim..bu şubat bunu gerçekleştirmek istiyorum..soğuk bir ay..ama olsun...budapeştede iken birgün trenle Saint TENDRE'YE gitmiştik..o günkü soğuğu ömrüm oldukça unutamam...kutuptu mübarek..yerler cam gibiydi..yürümek imkansızdı..yine de bu gezi ömre bedeldi...üşüyüp üşüyüp bi kafeye atmıştık kendimizi..
prag şubatta doyumsuz olur eminim..
yalnız gideceğim..nasıl olsa turda bir yığın arkadaş bulabilirim..yanımda gelen tanıdık birini tercih ederdim..tülin gibi..bizim süleymanla gülizin annesi...belli olmaz..belki gelir..herkesin programı değişiktir..bana uymayabilir..uysaydı da gelseydi iyi bir anı olurdu ikimiz için de..
şimdi prag hakkında gezi kitabı var, onu karıştırıp birkaç not almak, geziye hazırlanmak lazım...yanımda pek fazla bi şey götürmek. bagaj kuyruğuna girmek istemiyorum..küçücük bi çanta yeterli...seyahatlerde insanların bavullara esir olması hiç hoş değil.eziyet oluyor..
pragtan sonra sırada hırvatistan. portofino ve floransa düşünüyorum...bu yıl bunlardan en az birini daha görmek şart...çünkü ömür ne getirecek bilinmez...bekle beni prag..