22 Ocak 2009 Perşembe
23 ocak / cuma
evet...gece...yeni gün başladı...erenköy'deyim...uyku yok...nereye gitti acaba....gelir yakında....o gelinceye kadar, yabancı bir notebookta, kendi köşemi bulmuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum..
şiir yazacağım.sizlere...kendimin değil tabii ki.. bu ümit yaşar'dan..atlayarak..
ben senin en çok gülüşünü sevdim ben senin en çok davranışlarını sevdim
sevindiren,içimde umut çiçekleri açtıran güçsüze merhametini, zalime direnişini
unutturur bana birden acıları,güçlükleri haksızlıklar,zorbalıklar karşısında
dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman... vahşi ve mağrur bir kaplan kesilişini ...
bu orhan veli'den.
sanma ki derdim güneşten ötürü, ne çıkar bahar geldiyse, bademler çiçek açtıysa...
ucunda ölüm yok ya..hoş, olsa da korkacak mıyım zaten, güneşle gelecek ölümden...
ben ki her nisan bir yaş daha genç, her bahar biraz daha aşığım,
korkar mıyım...
ah dostum, derdim başka...
gecenin bu vaktinde, bu şiirler ne kadar hoş ve etkileyici geliyor, anlatamam..
bundan 8-10 yıl önce sanırım, ırak'lı bir mühendisle tanışmıştım....yaşlı bir insandı...vr tüm dün-
yada bulunan eski yazı terkiplerin kopyalarını topluyordu.....çok ülke gezmiş...müze ve kütüphanelerden mikrofilmler elde etmiş....sıra bizim ülkeye gelmişti...kendisine yardımcı
oldum..bizim topkapı sarayı ve süleymaniye kütüphanesinden ,izin almak koşuluyla, pekçok
güzel eserin mikrofilmini kendisine gönderdim... aradan epey bi zaman geçti...tam 4 koca cilt kitap, adresime gönderildi....citli, büyük boy....düşündüm...bunların değerlendirilmesi gerekti...ben öldükten sonra, sahaflara veya başka bir yere gitmesindense, hayattayken ken-
dim, değerini bilecek bir yere vermeliydim...öyle de yaptım....kendisine çok şey borçlu olduğumuz sayın ömer koç' a, tümünü yolladım...şimdi içim rahat...çok değerli kitaplardı çünkü..
işte o bey, ıraklı mühendis nadji zyniddin al-masraf , birgün bir şiir söyledi...ve hikayesini an-
lattı...padişahın biri, o dönemin ünlü şairlerinden birine bir şiir ısmarlamış... "kimse" kelimesini kullanarak bir şiir yaz demiş...o da yazmış...
her kimsenin var kimsesi,
kimsesiz kaldım,
medet ey,
kimsesizler kimsesi.....
anlamlı ve güzel olduğunu düşünüyorum......derdini kestirmeden anlatabiliyor bu şiir....tek
kelimeyle bu kadar olur....
nur içinde yat nadji bey.....eserin kaldı bu dünyada işte..
.
21 ocak/perşembe
Bu blog, amerika kökenli olduğu için, dikkat ederseniz tarihler benden geri olu-
yor...o nedenle o günün tarihini açık-seçik yazmam gerekiyor...aksi takdirde anlaşılmayacak diye düşünüyorum...
bu girişten sonra gelelim konumuza..
bugün, bilindiği üzere, kızımda temizlik vardı..erkenden gitmek zorunda kaldım. orada adsl var, var olmasına da , nedense kendi laptomu götürsem de çalışmıyor...şifreli imiş...neyse! şifreyi de bilmiyorlar...başka birisi ayarlamış..
yorgunu yokuşa sürmek gibi bir şey...hem beni orada durmak zorunda bırakıyorlar, hem de elimi kolumu bağlıyorlar..o nedenle çok sıkılıyorum...üs-
telik birkaç gece yalnız kalacağı için kızım, biz de şu 2 gün, orada gece kalmak
zorundayız...çünkü nedense korkuyor...yani bu, şu demek oluyor ki, gönül, 2 gece internete giremeyecek...düşünebiliyor musunuz? çin işkencesi olsa, bu kadar olur...saat 21.30 da çıkmak gerek anlayacağınız...tabii ki yarın sabah hemen evime geleceğim...ama gece yine gideceğim..cumartesi sabaha kadar böyle sürecek bu...orada kendimi oyalamak için de kitaplara sarılacağım çare-
siz...uzun zamandır okumak isteyip de fırsat bulamadığım birkaç kitap var
zaten...onlara başlamalı..düşüncem bu..
ocak da bitiyor dostlar...zamanın ne kadar çabuk geçtiğini bazen birden algı-
lıyor insan..bir hüzün çöküyor...sevinilecek yanı, benim için geçiyorsa, başkaları için de geçiyor olması...hep beraber tükettiğimiz tek şey, zaman olsa gerek..
2012 nin kıyamet yılı olacağına inanan birçok kişi var...onların yanılmış
olmasını diliyorum tüm kalbimle...böyle korkunç senaryoları, nasıl da üretirler,
anlamak olası değil....pesimistler herhalde bunlar....
ben herkese anlayış, hoşgörü ve sevgi dilemeye devam edeceğim yine de...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)