13 Mayıs 2009 Çarşamba

ŞİRİNCE

2009 a girmeye az kalmıştı...Beste yarışmasında derece alan oğlunun ödül töreni için İzmir'e gi den arkadaşım, sevgili Hülya, dönüşte bize bir şişe karadut şarabı getirdi...Nerden diye sorduk.. İzmir'deyken, Şirince'ye de uğramışlar...Daha doğrusu bir gezi yapmışlar...Oradan almış..Ben içkiyle arası olan bir insan değilim..Ama , herkesle birlikte tattım tabii..Ne kadar hoş içimi olan bir şarap olduğunu o zaman anladım...Daha çok, meyve suyuna yakın...Hafif yani...Yılbaşı yaklaşı yordu..Şişenin üzerinden telefon numarasını alarak, imal yerini aradım..Gönderin dedim..6 şişe 72 milyon..Kargoyla, sağsalim eve geldi...4 şişesini sevdiklerimize armağan ettim..2 si evde kaldı.. Şimdi, nerden çıktı Şirince diyeceksiniz...Bodrum gezimiz yaklaşıyor ya...Arkadaşımla, oraya da belki günü birlik veya 1 geceliğine gidebiliriz diye konuştuk...Pansiyonlara şöyle bir gözatacağım internetten...Ulaşımı biraz zor gibi geldi ama, serde gençlik var..Hallederiz...Dido Sotiriyu, Şirin ce'den, eski adı olan Kırkınca diye bahsediyor "Benden selam söyle Anadolu'ya" romanında.."Şu yeryüzünde cennet diye bir yer varsa, o da Kırkınca'dır diyor...Sabahattin Ali de, aynı yerden "Çirkince" diye bahsediyor.. Bu isim değişikliği, yanlışlıktan kaynaklanmıyor..Tarih içinde, bu yerin adı birçok değişikliğe uğramış..Bu güzel yere, neden Çirkince diyoruz..Şirince diyelim.. demişler..Düzeltilmiş....İyi de olmuş...Görmedim canlı canlı ama, hayran kalacağımı da biliyo rum...Nişanyan denilen o adama çok şey borçlu orda oturanlar aslında...Cesaretle giriştiği işte başarılı olup, yurdumuza bu güzel yeri kazandıran bir insan Bay Nişanyan...Taş evlerde yaşam, bir İstanbul'luya elbette ki çok değişik ve dinlendirici gelecektir..Umarım gideriz ve mutlu ayrılırız.....