8 Ocak 2009 Perşembe

kızım

bugün kızımın doğumgünü...ilk gözağrım..doğumuyla bize dünyaları bahşeden sevgili kızım..
1976 yılı ocak ayının sekizinci günü..karlı bir kış..değerli doktorum Prof.Dr.Aykut Kazancıgil, aynı zamanda Tıp Tarihinde çalıştığım için tanıdığım bir insan..ona güvenim tam..sezaryen olacak dedi son anda..doğru üst kata alındım ameliyathaneye..ne oluyor demeye fırsat kalmadı ağzıma kocaman siyah bir lastik kapatıldı ve ben bayıldım..kör kuyulara düşer gibi..hiç konuşamadım..şimdi öyle değil tabii bayılmalar narkoz filan..o zaman bayağı ilkelmiş durum demekki.. gözümü açtığımda bi kızın oldu dediler..biliyordum zaten..rüyamda görmüştüm..hasır şapkalı, kırmızı elbiseli bir kız..adını babası koydu..okul hayatı çok kolay geçti..her zaman sınıfının en iyisiydi, hatta okulunun..ilkokul 3 teyken milliyet bilgi yarışmasında okulunu temsilen katılmıştı yarışmaya..lise, üniversite..okullar bitti..iş başladı ..derken evliliği..
ve bugün..artık o bir genç hanım..dilerim tüm hayatı mutlu, huzurlu,sağlıklı geçer..güzel ve sıhhatli çocukları olur..onları vatana millete hayırlı olarak yetiştirir..insanlarla iyi dostluklar kurar ve yaşatır..ailesine özen gösterir..büyüklerine herzaman ilgili, saygılı, şefkatli davranır..
doğum günün kutlu olsun yavrum..

anneler

akşamın erken saatlerinde arayan bi arkadaşımla konuşurken söz döndü dolaştı annelere geldi...ne güzel şey dedik insanın annesinin hayatta olması..yaşlı ve güçsüz de olsa anneniz yaşıyorsa eğer, kendinizi çok sağlam hissediyorsunuz..onun varlığı size bir dayanakmış,destekmiş gibi geliyor..belki hala bir çocuk gibi kapris yapıyorsunuz ona ve nazlanmalarınıza, aramamanıza rağmen size kızmıyor,gücenmiyor...bir insan ancak annesine en doğal haliyle görünebilir..çünkü ondan başkası size katlanmaz..hatta kendi çocuklarınız bile..
arkadaşım kendi annesinden bi anısını anlattı..kendisi 20 yaşlarında, abisi de 40 yaşlarında imiş..bi gün abisi geç kalmış..annesi de ona demişki"oğlum git bak,abin niye gelmedi". şu güzelliğe bakın..onu hala bir bebekmiş gibi merak ediyor..başına bir hal gelmesin diye endişeleniyor..bu duygu işte yalnız annelerde var..eve gelmekte geciken çocuğunu pencerede bekler anneler hep..kö
şeyi dönecek,beliriverecek diye yola bakar durur..o geldi mi, yuvaya girdi mi tamamdır..içi rahatlar...annesi hayatta olanlar ne mutlu insanlardır ki bunu farkedemezler..ancak kayıp edince anlaşılıyor değerleri..
küçükken bir komşu teyze bi kaç evin çocuğunu alıp sinemaya götürmüştü..
kendininkiyle beraber..film bitip dışarı çıkınca o kadar hoşumuza gittiki sinemaya gelmiş olmak, ısrar ettik 4 çocuk..yandaki sinemaya da girelim hemen
diye...o da bizi kıramadı..girdik..orda 2 film arkaarkaya oynuyordu..tabii vakit
çok geçti..normal saati uzun bi süre aşmıştık..çıktığımızda akşam olmuştu..
eve geldiğimizde tüm azarı da ben yedim büyüğüm diye..yaşım da 12-13..
azarla kalsa iyi..bir de dayak yedim..odadan odaya kaçmıştım..bütün neşemiz,mutluluğumuz sona erdi o anda.. annem haklıydı şimdi düşününce..ama o gün ben ona çok kızmıştım..o zamanlar cep telefonları yok ki arasın beni...meraktan ölmüştü..
keşke hayatta olsa da gene kızdığı şeyler olsa..
bence herkes annesinin kıymetini bilmeli...kızsa bile belli etmemeli..ona başkalarına davrandığından daha farklı davranmalı..yaşamın zorluklarıyla uğraşırken annesini ıskalamamalı..hiçbi şey yapamıyorsa bi telefonla gönlünü almalı..bi şeye ihtiyacın var mı diye hep sormalı..o çünkü herzaman yok diye cevap verecektir..
cennet anaların ayağı altında denir ya.doğru olduğuna inanıyorum her zaman..
en kutsal varlığınız yaşıyorsa eğer, siz de yaşıyorsunuz demektir..ne mutlu öyle
kişilere..