27 Temmuz 2009 Pazartesi

SON ŞANS

Dün..pazar günü...Hıncal'ım ikinci defadır ki , bu filmin güzelliğini yazınca, elim mahkum, gitmem gerek dedim..Baktım, Palladium'da oynuyor..15 matinesine gittik büyük kızımla.. Ben girdim filme ama o girmedi..alış-veriş meraklısı..mağazaları dolaşacak..tek başıma film izlemeyi de çok severim zaten..iyi ki de yalnız girmişim, rahat rahat ağladım.. o ne güzel filmdi yaa..bayıldım.. Tülin gelsin Zürich'ten, bir de onunla giderim diye düşünüyorum...çok hoş, çok lirik..dustin hoffman olağanüstü...o küçücük boyuyla dev gibi görünen bi adam....karizmatik...seviyorum bu adamı....iyi oyuncu olduğu için.. gelin kız rolündeki Eileen Atkins de çok iyi...Mimikleriyle size her duygusunu anlatıyor..mükemmel...kırılgan, zarif...emma thompson, zaten güçlü bi kadın.. bu film güzel arkadaşlar...seyredin, memnun kalın.. Ağustos 22 de evlenecek olan Olga'nın Panchita'sı ,şimdi bizde misafir....Ben ona Olga'nın Mango' su diyorum...Gizleniyor bi yerlere..ara ki bulasın..ertesi gün, karnı acıkınca ortaya çıkıyor...gördü ğüm zaman hemen banyo lavabosuna gidip, musluğu açıyorum, Mango'yu da altına koyuyorum suyun..ayakları ıslanıyor, bağası sulanıyor...ve kafasını uzatıp suyu arıyor içmek için..öyle akılla bi hayvan ki....acaip bir de maması var..ıslatıyorsunuz biraz, bi yere koyuyorsunuz..o kokusun dan anlayıp, bir çorba kaşığı kadar mamayı ham-hum bitiriyor.şimdi yine takur-tukur bi sesler var..galiba çıkıyor meydana...Olga, şu anda Brezilya'da..nişanlısı orda çünkü bu aralar..anlatmış tım ya...sap uzmanı damat..3 ay orda, 5 ay burda, dünyayı geziyor...günde, bilmem kaç bin euro kazanıyor....güzel iş, çok güzel..neyse...22 ağustosta, değişik bir düğün izleyeceğiz bakalım, film gibi....Mango da, o zaman sahibesine kavuşacak.. Temmuz bitiyor, bende bi sevinç...aptal gibi...halbuki bitip giden ömürdür..onu düşünmüyorum.. yeter ki şu temmuz-ağustos geçsin....güzel eylül, limonata gibi ekim gelsin hayatımıza...neden yaz günü, tepemizdeki sıcağı kovmak için, şemsiye kullanma âdetini edinememişiz diye, zaman zaman çok hayıflanırım..çünkü "şems" güneş demek..şemsiye de, anlamı o kadar açık, güneşlik demek....asıl yazın kullanmamız gereken bir şeyi, biz insanlar kışın kullanırız nedense....yağmur da, eğer rüzgar da varsa, ters dönen şemsiyeleri bi türlü kullanamayız, o da ayrı...şemsiye ar kadaşlar, yazın kullanalım nolur..alışın şuna da açanları acaip karşılamasın ötekiler...değil mi? Görüşmek üzere...

23 Temmuz 2009 Perşembe

ÇOCUKLUK

Dün gece, epey geç saatlerde, hemen penceremin altında çocuklar ....bağıra çağıra oyun oynuyor lar...Önce bir kızıyorum içimden..Sonra, kendi çocukluğum aklıma geliyor..Yaz geceleri, ne de gü zel oyunlar oynardık sokağın ortasında...En güzeli de saklambaç...Karanlıkta, çok zevkli olurdu.. Ebe, saklananları bi türlü bulamaz...Önceden yakalananlar, ispiyonculuk ederler, şu tarafa bak fi lan diye..Tam o sırada annelerimiz bizi çağırır, hadi gelin artık, geç oldu derler..Hiçbirimiz bıraka mnayız oyunu....Film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden hatıralar...Daha neler, neler...Ben sabre diyordum, ama kızım, genç ya.. anlayamaz...Kapıcıya " çocukları susturur musunuz lütfen!" dedi.. Sesler aniden kesildi... O yaşlar, insan hayatının bence en güzel dönemidir...Tek kaygınız derslerdir...Sanki çok önemli bir işmiş gibi...Oysa ki öğrencilik, dünyanın en zevkli " görev" idir...Keşke her görev, öğrencilik gibi olsa...Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen yıllar, bir gün gelir, bitiverir..Sudan çıkmış balığa döner insan..Ne yapacağını bilemez olur...İş bulma, hayata karışma, sorumluluk alma, belki evlilik veya askerlik...Yani geçiş dönemi....Zordur..Bocalar genç insan...Ah çocukluk..Bitmiştir artık...O günleri özlemle, gülümsemeyle anımsayacağınız bir bölüm başlamıştır hayatınızda..İşte zaman zaman Affan Dede'ye para sayma gereksinimi duyulacak yıllara hızla gidiyorsunuzdur artık.. Öfff.....Hiç hoş değil....Ben çocuk olmak istiyorum yaa....Azade günlerimi istiyorum...Heyy, Affan Dede, gelseneeee....

22 Temmuz 2009 Çarşamba

selam

2 gğndür evimdeyim nihayet..ama ne yazık ki internete giremediğim için burada olamadım..taşın madan dolayı mıdır nedir, bağlantıda zorlanıyordum..bugün bir servis elemanı geldi, onardı bozukluğu....ancak, güçlü bir anten takılmasının yararlı olacağını da söyledi...çünkü, evin arka ta rafında internete bağlanmak zor olurmuş..takacağız bakalım... Geçtiğimiz hafta sonu, 3-5 gün, yeni evine taşınan kızımda, kutuların açılıp eşyaların yerleştiril mesi ve bağlanacak elektrikli aletlere usta bulunması için Gizli Bahçe'ye gitmiştim... Neyse, her türlü teknik sorunu hallettim sayılır..Telefon ve internet hariç..Onları ne yazık ki ben yapamıyo rum..İki hafta üstüste evlerin düzene sokulması, beni oldukça gerdi yani..böyle dersem anlaşılır durumum..kolay iş değil... Şimdi artık kendi evimdeyim..Ufak bir tatil, ne de iyi gelirdi, değil mi? Kafa dengi arkadaşlarım yanımda olsa, Gümüşlük'te ya da Bozcaada'da, tatlı tatlı esen akşam rüzgarı altında yıldızlara bakıp sohbet edebilsek...Tadına doyulmaz...İnsan, âlemde hayal ettiği sürece yaşarmış...Bozma yın keyfimi...Hayali bile güzel bir tablo çiziyorum şurda....Ne isterseniz o olur...Ne malum, belki olur.... Görüşmek üzere dostlarım...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

AH BU ELEKTRİKÇİLER

Günlerdir yıkayıp durduğum herşey birikti ve bir dağ oluştu..Ütülenmeyi bekliyorlar..Ama buna ne yazık ki olanak yok..Bulamıyorum yani...Çünkü hep bi işler çıkıyor..Zaten ütü yapmak nedense zor geliyor..Bahsetmiştim daha önce de...Ama kızım, bazı giysilerini isteyince, mecbu ren ütüye giriştim..Pişman oldumsa da ne fayda.. Çünkü, takar takmaz fişi, öyle bir patlama oldu ki anlatamam..Duvarda, prizin altında bir çay tabağı büyüklüğünde simsiyah yuvarlak bir leke belirdi..Yani duvar patlıyordu , öyle..Korkudan uzun bir süre kendime gelemedim...Şu elektrik beni hep ürkütür zaten..Haklıymışım dedim..İşte patladı...Sigortanın biri düşmüş..Kızım hepsini indirdi ve hemen elektrikçiyi çağırdık..Tek güvenilen elektrikçi..Bugüne kadar, tam 3 elektrikçi bu evin tesisatına el atmak zorunda kaldılar..Hep, bir öncekinin hatasını düzeltmek için..Tanıma dığım, gel-geç kişiler...Bugün geleni iyi tanıyorum, iyi elektrikçi ama bunu daha önce ele geçiremedim..Anlatmıştım ya, başka yerlerde işi vardı, gelemedi, yabancı elektrikçiler bulmak zorunda kaldım..Onlar da işte böyle yanlışlar yaptılar tellerde....Bu Meriç Elektrikten Coşkun kar deş...iyidir, ustadır..hepsini kontrol etti..ters bağlantıları buldu..topraksızları değiştirdi...Prizin dışına taşan elektrik bizi nasıl çarpmamış, şaşırdı...Tam 3 saat..İyi de para aldı ve gitti...Umarım düzelmiştir durum, aynı korkuyu tekrar yaşamak istemiyorum çünkü...Şimdi yarın sabah erken den Viaport'a gidip ordan bir taksiye bineceğim ve kızımın yeni taşındığı eve gideceğim...Artık usta çağırmaya, bulmaya, uğraşmaya orada devam edeceğim...Cumartesi-Pazar yine orda olmam gerekiyor...Araba kullanma çalışmaları yapacağım, trafiğe hafifçe çıkarak..Köy yollarında. Çünkü her zaman Viaport'a gitmek zor olacak..Öğrenmem gerek....Başıma neler gelecek bilmiyorum...Gelişmeleri yazarım....İyi geceler canlarım..

14 Temmuz 2009 Salı

KİRAZLAR

Erkek kardeşim ve ben küçükken, annemin, masalarımıza dolu dolu kan kırmızı kirazları getirip "hadi afiyet olsun" deyişini hiç unutmuyorum..Ondan mı nedir, aynı şeyi ben de kızlarıma yap tım hep..Dün akşam yağan yağmurdan sonra,bugün alış-verişe çıkınca aklıma geldi....Büyükler hep derdi ya.. Yağmur yağınca kirazlar kurtlanır..."Bugün de alayım, bundan sonra alamam belki" deyip, kocaman kocaman kirazlardan aldım..Şimdi kirazdan sonra üzümler, karpuzlar, şeftaliler ve incirler coşacaktır...Ben meyve hastasıyım...Yemeyenlere de şaşarım....Bu güzellik lerden mahrum yaşadıkları için....Tüm gün meyve yemezsem, fena olurum....Kısıtlı meyve yemek zorunda olduğum halde, tembihleri kulakarkası edip yerim hepsinden..sadece incir hariç.. Ondan korkarım, ballı diye...Üzümü de az ve dikkatli yerim.. Sonra domatesler...Çanakkale'nin domatesi bambaşkadır...Bozcaada'ya her gidişimizde, o doma teslerin tadına doyamayız...Geçen yıl adaya giderken, feribotta bir yığın köylü kadın vardı..Genci yaşlısı..sabahın köründe adaya gidiyorlardı...Sordum ne için gittiklerini..Domateslerden reçel yapmaya gidiyorlarmış..Adanın dom.reçeli ünlüdür ya...Nasıl yaptıklarını anlattılar..Domatesler birkaç kez iyice yıkandıktan sonra kirece yatırılıyorlarmış...Öncesinde mi, sonrasında mı hatır lamıyorum, iğneyle tek tek hepsini birkaç yerden delmek gerekmiş...Kavanozun içinde domates lerin öyle top top durmaları önemli yani....Dağılmadan..İşin sırrı kireç oluyor..Yoksa dağılmaları işten bile değil...Her yörenin kendine mahsus ne güzellikleri var...Yurdum benim...Altı da, üstü de bereketli toprakları var yurdumun amma...kıymetini bilmiyoruz.. Artık evden eve taşınmalarımız bitti ya, seyahat fikri, ya da (isteği) uyandı galiba bende ki, yavaş
yavaş kafam kendini hazırlıyor.. Bir Bozcaada, ister bu Gönül...Kızımın konserinde rastlaştığımız
birkaç Bozcaada sevdalısı ile yaptığımız konuşmalardan anladım ki, Bozcaada Kaymakamı ( adı
nı bilmiyorum) olan kişi, çok istiyormuş klasik müzik konserleri yapmak...Adada her zaman olur
zaten ama kızımın konser vermesini çok arzu ediyorlar..Bence de güzel olur.. Eşsiz bi konser olur bir Bozcaada akşamında, açık havada kızımı dinlemek...Gidersem yakında, bu işin planını yapabiliriz ilgililerle..Bugüne kadar eşyalarla uğraşmaktan, başka bi şey düşünemez olmuştum..
Benim ev düzeldi sayılır ama, 2 gün önce taşınmış olan kızımın evi dandini dostlar...Korkunç
karışık..Kutular dağ gibi...Zor,çok zor...
Bugün artık mutfak aletlerinin bağlantıları bittiği için, kendimi hafiflemiş hissediyorum..Kitaplar
henüz yerlerini bulamadılar ama o iş bana ait değil...Beni ilgilendirmiyor..Kendime ait kitapları, yerleştirdim ben..Öbürleri kızıma ait..O tasnifleyerek düzeltecek..Anlamam müzik teorilerinden,
kurallarından filan...
Andante dergisinin temmuz sayısını alırsanız, küçük kızımın röportajını okuyabilirsiniz diye
haber vermiştim...Benim için hoş oldu bu...Arada bir hayatımı güzelleştirecek hoşluklar yaşamak
çok keyifli doğrusu...Şimdi buna "keyif" denmez de ne denir dostlarım? Hani "keyif" eşşeklere
mahsus diyenlere soruyorum bunu..İnsanlarda da oluyor ...İşte ispatı!... Öptüm herkesi..

9 Temmuz 2009 Perşembe

SEBAHAT ABLA

Eskiden mahallelerin havası değişikti....Küçüktüm, hatırlıyorum...Oturduğumuz semtte öyle ilginç kişilikler vardı ki, herbiri başka âlem...Çok renkliydi ortam..Şimdi apartmanlarda, komşu komşuyu tanımakta zorlanıyor..Asansörde filan ancak karşılaşılıyor, selam bile verilmiyor...Eski den öyle değildi...Bizim mahallede örneğin, bıçkın bi delikanlı vardı, tam filmlik...Ceket omuzda, yandan yandan yürür..Adem abi derdi herkes...Komşu kızlarını korurdu, yan bakana kızardı... Şimdi işte, tesadüfen Müslüm Gürses'le Sezen Aksu'nun düet yaptığı bi şarkıda, tam da böyle bi adam var, Eşref Abi...Sanki gözlerimin önünde canlı imiş gibi..Sebahat Abla'ya tutulmuş..Abla da yürek yakan cinsten..Eski Türk filmlerinde, Türkan Şoray'ın canlandırdığı tiplerin aynısı...Kahve nin önünden geçerken, öyle bi salınırmış ki, hayat dururdu diyor şarkı... Google'dan girerseniz şarkı hemen çıkar karşınıza..."Ankara'dan Abim Geldi" gibi bi şarkı..O da, nostalji kokan hoş bi şarkıdır mesela...Ali Kocatepe'nin de bunlara benzer güzel bi şarkısı vardır, Kordonboyu'ndaki faytonların sözedildiği....Bayılıyorum bu tip şarkılara..Zerrin Özer'in O yaz'ı..Nefis yani... Funda Arar'ın " Senden Öğrendim" inden sonra bunlar, havasını değiştiriyor insanın... Sebahat Abla'nın hikayesi nedir? O da ayrı bir konu...Kesin, sıkı bir aşk yaşamış bu kadın ki, böyle umursamaz, hayata önem vermeyen bir hali var...Şoför Nebahat'ın daha feminen bir cinsi sanki....Şimdilerde kalmadı böyleleri...Eskiden çoktu..O zaman da biz küçüktük, hikayelerini merak etmezdik....Şim di olsa, sorar araştırır insan....Şarkılarda çıkıyor karşıma ilginçlikler....Eh," Bu şarkıları yapanlara bak sen" demelisiniz bana..Haklısınız derim..Onlar yaşamıştır, görmüştür bu tipleri....Biz yaştaki besteciler....Akşamın bu vaktinde nerden geldi aklıma bunlar, bilmem..Sevgiyle kalın..

BALIKYAĞI

Yeni haplarımın özü balıkyağı maalesef...Bunu söylememin sebebi, şişmanlık korkusu..Bu balıkya ğı, şimdi benim için "vazgeçilemeyen" oluyor..Yani, yan etkisi ne olursa olsun almak zorundayım. Gözlerim, şişmanlıktan daha önemli çünkü..İki ilaç da, balık yağı asıllı ve çeşitli vitaminler içeri yor...En çok E vitamini olmak üzere, C, Çinko, bakır ve lutein...Balıkyağının esası ise Omega-3 imiş... Beta karoten yokmuş...Ne demekse...Yutacağım tabii aksatmadan.. Geçelim..Hastalık konuşmayı hiç sevmiyorum..Bazen insan mecbur kalıyor işte..Güzel şeylerden konuşmak gerek her zaman..Örneğin...Funda Arar'ın yeni albümündeki parçalar çok hoş...Özel likle " Senden Öğrendim" nefis...Kız güzel söylemiş essahtan...Gönül telinizi titreten cinsten...Be nim teller zaten, Azer Bülbül gibi, hep titremekte...Bu daha beter yaptı..Hıncal'ımın önerisi üze rine dinledim, vuruldum yaa.. Sözler de çok etkileyici doğrusu: " Vazgeçtiysen hep sağnak yağışlarımdan / Vazgeçtiysen bitmek bilmez kışlarımdan / Korkma kimseye ödenecek borcum yok / Yok saymayı ben senden öğrendim...." Yani, gidersen git.....Ezcümle bu...Güzel şarkı, dinleyin arkadaşlar... Salondaki klima yetmiyor bu sıcaklara...Gece yatağımda uyumak bir işkence...Salona geçsem kanapede rahatsız oluyorum..Tez vakitte gidip odama düşük kapasiteli bir klima mı alsam, yoksa vantilatör mü? Düşünmekteyim..Bugün yapacağım bunu..Huzur kalmadı valla...Öff... Kış bi gelse...Dört gözle bekliyorum..( bi kere daha bu şarkıyı çalayım da) Ölü mevsim...Sokak larda kimsecikler yok bugün...Dışarı çıkmak deli işi....En iyisi, klimayı açıp Funda Arar dinleyerek gamyunda kelime oyunu oynamak....Yani ehven-i şer...Madem, kendimi Ayazma'daki buz gibi suya atamıyorum, öyleyse yapılacak başka ne var ki?...

8 Temmuz 2009 Çarşamba

OPERASYON TAMAM

Nihayet bitti arkadaşlar, taşındım pazar günü...Artık 2 gündür yeni evimdeyim...Taşınma günü iyiydi durum..Ne zamanki paketleri eve yığdılar, kara kara düşünmeye başladım..Bunlarla nasıl başa çıkacağım diye...Ocak yok..Çünkü doğalgaz bağlantısında sorun vardı..Çay içemedik 2 gün.. salı günü öğlen bir usta geldi..D irsek gibi bi şey taktı arka tarafa, 50 lira dedi...Anında tepem attı.. Ne bu usta dedim...2 liralık parça için bu kadar istenir mi? 30 liraya razı ettim..O da çoktu ama neyse..Çay da önemli...Telefonu evde unutmuşuz...Pazartesi sabahı ben evde yokum..Tele foncular beni arıyor, 10 dakika sonra ordayız diye...Hemen yeni evde uyuyan küçük kızımı uyandırıyorum..Kalk, telefon bağlanacak...Kızıyor bana...Ablama gideceğine evde dursaydın, di yor...Haklı tabii.. Öğleden sonra, ilk defa bugünlük saat 2 de, büyük kızımın evinde temizlik yapan hanımı yalnız bırakıp, dooooğru eski evime geliyorum..Telefonu, modemi, adamların unuttukları sıvı ve zeytinyağları alıp, eczaneye koşuyorum o sıcakta...Dilim bi karış dışarda...Çün kü gözdoktorumun yazmış olduğu 2 ilacı, eczacım bi yerlerden getirtmiş...Onları da alıp bi taksi ye atlıyor ve yeni eve geliyorum...Elektrikçiyi arıyorum..Yerinde yok her zamanki gibi...Akşam 7 buçukta dükkana geliyor..Gelemem diyor...Sabah da Kanlıca'ya gidicem, orda iş var diyor... O nedenle, bu sabah yabancı bir elektrikçi buluyorum ki, telefon ve adsl bağlansın...Gelen ço cuk, uyuz mu uyuz...Kırk saatte bi iş çıkaramıyor...2 defa dükkanına gidip malzeme getiriyor.. Sonuçta 96 lira diyor, 100 verip gönderiyorum... Çamaşır makinesi için istediğim şarteri, prizi çıkarıp onun yerine yapacağına, biraz üste matkapla duvarı delip taktığını görünce, cinler toplandı tepeme..Sinirimde odama gidip ağladım..Gözümün önünde doğru bi iş yaptıramıyorum diye..Sonra yanına gidip " Çıkar onu ordan, prizin yerine tak" dedim....Yaptı...Telefonu taktı ama hat gelmedi..Komşuya çıkıp ordan 121 i aradım bu sefer...2 saat sonra eleman geldi...Telefonla adsl çalıştı...Velhasıl, hiçbi iş, ilk yapıldığında doğru yapılmıyor..Tekrar tekrar uğraşmak gereki yor....Hata bende mi, anlamadım gitti...Şimdi de örneğin, su doğru dürüst akmıyor gür gür... Taşaron ustanın dediğine göre, uzun zaman su parası ödenmediği için, memur gelip kesmiş ve saatin üstüne de bi şey takmış kimse açamasın diye..Bana da gösterdi..Gerçekten var bi şey..Su lar idaresine gidip bildirmem gerekiyor..Bu sıcakta, Kadıköy'e gitmek işkence...Ne olacak, bilmem..Çamaşır yıkarken makine inledi bugün....Bir küçük ve bir de büyük uzun masa gereki yor...Bauhaus'a gidilecek..Sıcakta çıkmak istemiyorum ama elim mahkum... Bu kadar işin arasında, bugün küçük kızımın doğumgünüydü...Ona bir hediye alamadım günler dir....Akşam, dışarda buluştuk yakınlarımızla..Sahilyolundaki "Faco" ya gittik kendi isteğiyle... Açık hava püfür püfür, hoşuma gitti...Geç vakit eve döndük...Ona bir hediye borçluyum yani... İşte böyle...Günler işle dolu geçiyor...İyi akşamlar herkese...

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Kısa Bir Ayrılık

Nihayet taşınma zamanım geldi...Pazar sabahı, nakliye gelecek...Eşyaların karışmaması için ol dukça toplama yaptık...Ama yine de kolay olmayacak biliyorum...İlk defa annem yok yanımda...Son taşınmamız sırasında vardı ama yine de yok sayılırdı..Alzheimer başladığı için hiçbir şeyle ilgilenemedi...Çok zorlanmıştım tek başıma...Yarın, temizliğe gelen hanım yanımda olacağı için, sanıyorum daha rahat edeceğim... Dün, doktor dönüşü, o sıcakta Telekom'a koşturdum...Telefon ve ADSL nakli için...Pazartesi günü telefon bağlanacak, numara değişmeden..2 gün sonra da Adsl ....O nedenledir ki, çarşamba ya kadar sizlerden ayrılmış oluyorum...Benim için de zor olacak bu..Katlanacağım çaresiz...Digi türk ise, yarın 16 da gelecek..Onlar daha seri çalışıyorlar demek ki...Sırada başvurusu yapılacak bir yığın iş var...Kabloluyu ise artık iptal ettireceğim...Yeri uzakta imiş, Carrefour'un karşısında E5 te....Gitmesi zor..Mecburi gideceğim tabii...Alarmı takan firmayı da bulmam gerekiyor...Cep telefonlarının adres değişikliğini bildirmem gerek...Bir süre yine koşturacağım yani arkadaşlar.. Haftaya da kızım taşınacak yeni evine...Gizli Bahçe'ye...Akıllı binalar...Bizimkiler aptal ya...Hey gidi dünya....Neler oluyor dememeli..Daha neler göreceğiz, yani ne yenilikler, kimbilir?.. İşte böyle..Pazar oldu...Şimdi köfte yapacağım...Gündüz vakit bulamadım, şimdiye kaldı..Yarın insanlara yemek bulamam diye bi köfte yapayım da, yanında domates-salatalık ...Karınları do yurabileyim.... Çarşambaya kadar hoşçakalın canlarım...

3 Temmuz 2009 Cuma

Prof.Dr.HALİL BAHÇECİOĞLU

Turgutreis'te dolaşırken birgün, gözlüğümün sapı çıt diye kırılıverdi..Tam da yeri ve zamanıydı kırılmanın ...Canım sıkıldı tabii.. Büyüklerimiz derler ya, herşeyde bir hayır vardır diye...Gerçek ten öyleymiş...2 gün sonra Bodrum'a gittiğimizde bir gümüşçü atölyesine rastladık, sordum yapar mısınız ve 15 dakikada bir kaynakla sap, eski haline kavuştu...İstanbul'a gelince, geciktir meden PTT Hastanesine gittim..SSK'dan 5 yıl önce aldığım gözlüğün süresi dolmuştu, alıabilirim diye..İnternetten randevu alıp gittiğim göz doktoru, genç bir bayandı..Uzun uzun muayene ettik ten sonra "Sizde Sarı Nokta hastalığı başlamış..."dedi...Bir anda dünyam karardı..Ve elime kutu kutu bir kagıt verdi....Sanki bulmaca kareleri gibi...Ortada bir siyah yuvarlak var.."Bu kağıdı alın, gözünüze damlattığımız damlanın tesiri geçince önce sağ,sonra sol gözle bakın..Kırılmalar filan görüyorsanız hemen bize gelin." dedi...Allah Allah, ben niye gittim,ne oldu? dedim, şaşırdım..Eve gelince o kağıda hiç bakmadım..Derhal internete girip, bu hastalık nedir, tedavisi nedir, uzmanı kimdir? Öğrendim..Telefonu açıp bu uzman doktordan randevu aldık...Florence Nightingale'de Dr.Halil Bahçecioğlu...Tıp Fakültesini, Viyana'da okumuş...Retina hastalıklarında ve Sarı Nokta'da en güvenebileceğiniz doktor...Randevum bugündü..Korka korka gittik..Uzun süre bekledik...Beklemede damla damlattılar yine...Yarım saat sonra doktor geldi ve hastaları sırayla aldı.. Sıra bana gelince neredeyse kaçıyordum ama ne fayda? Kurtuluş yok ki...İçimden de diyorum ki, " Anjiyo filan derse bugün olmaz herhalde..gün verirler haftaya ..öyle gelirim yanımda bir yığın arkadaşla.."..Ancaaak, muayenenin sonunda, yanındaki yardımcıya dönüp 3 test ismi söyledi doktor bey, biri de göz anjiyosu..Aman Allahım, hemen mi? Napcam şimdi? Yanımda küçük kızımdan başka kimse yok....Şöyle bir sakinleştim, düşündüm..Kaçış yok bundan..Daha beterleri de olabilir...Katlan Gönül , dedim...Nereye, hangi odaya "gir" dedilerse girdim..Kuzu kuzu oturdum...Anjiyo da yapıldı..Hiç zor değilmiş..Önce koldan bir iğne ..O sırada zaten çenem alete dayalı, doktor ve ben bekliyoruz...2 dakikada ilaç yukarı çıkıyor...Doktor da gözün içini görüyor, tıklıyor ve çıktıyı alıp teşhisi koyuyor...Çok kolay doğrusu....Sonuçta, evet PTT Has tanesinde ilk teşhisi koyan o genç bayan doktor doğru söylemiş...Başlangıç durumundayım.. Tedavi olarak sadece 2 vitamin...6 ayda bir kontrol...Oradan çıkışım, benim için çok güzeldi... Sevinçli, mutlu...çünkü, kafamda çizdiğim tablo korkunçtu...Böyle olmadı, şükrediyorum tabii... Artık taşınma işime konsantre olabilirim...Pazar günü gelecek nakliye firması... Bu yazımın sonunda, Prof.Dr.Halil Bahçecioğlu'na teşekkürlerimi sunarım....Ateş gibi....Zeki,akıllı,bilgili ve gerçekten uzman...Yüzünüze bile bakmıyor konuşurken..Kendini tamamen işine vermiş bir insan..Başarılarının devamını dilerim... Görüşmek üzere arkadaşlar...