29 Mayıs 2009 Cuma
KONSER
27 ve 28 mayısta, üstüste iki gündü konser..İlki Aksanat'ta, diğeri Avusturya Kültür Ofisinde...
Ben, tabii ikisine de gittim.. Her iki günde de, biletler tükenmişti. Pekçok gelen ne yazık ki gire
medi....Seçilen eserler beğeni kazanmış parçalardı zaten..Boccherini, Brahms, Debussy, Piazzolla ve bir Türk, Prof.Özkan Manav...Yorucu günlerin sonunda çok zevkli iki gece yaşadık...Aynı duyguyu yaşayan elit bir topluluk ve candan alkışlar...Mutlu olmamak elde değil...Prof.Özkan Manav'ın yapıtı, 3 Türkü'ydü...Ah bir ataş ver, Al tavandan belleri ve Leblebi...Bunların klasik
müziğe uyarlanmış şekli....Gerçekten çok güzel bir dinleti oldu..Çellist Adrian Brendel, dünyaca
ünlü bir sanatçı zaten..Yayını, yağ gibi kullanan bir çellist...Dinlemek bir zevkti doğrusu..Bu kon
sere davetli olup ta gelmeyenler, çok şey kaçırmış oldular..
Bugün, suyu sıkılmış bir limon gibiydim...Yelkenleri inik bir gemiyim sanki..Sularda sakin sakin
kayıp giden bir yelkenli gibi....Hiç kımıldamadan öööylece durmak istedim hep...Ama, sabahın
7 sinde Beşiktaş'a gitmek zorunda kaldım....Sonra temizlik, sonra kek ve poğaça, sonra
Bauhaus'dan gelen dolap montajı...Yoruldum iyice...Dinlenmek gerek...Yarın yine bir çok kişiy
le bir toplantı var...Koltukçuda kumaş seçimi var....Varan'a gidip biletimi de almalıyım bir ara..
Yer kalmayacak yoksa...Turgutreis'e gitmek için....Boşluk yok yani....Görüşmek üzere...
25 Mayıs 2009 Pazartesi
HATEMİ HOCA
Ben, hekim olan Hatemi hocadan bahsediyorum bugün..Çünkü, nihayet randevu günüm geldi ve
Taksim'e çıktım, Alman Hastanesine gittim..Hatemi Bey, yıllar önce neydiyse yine aynı o..Hiç de
ğişmemiş..Sohbetine doyum olmayan bir insan..Engin bilgisi ve görgüsüyle, sizi afallatan olağan
üstü bir kişi...Yalnız tıp konusunda değil, san'atta ve edebiyatta da bir otorite o...Onu tanıyor olmak, bence bir şans...Ben de işte bu şanslı kişilerden biriyim..Ne derse doğrudur, güvenebilir
siniz...Konusunda uzmandır, kanun koyucu gibi, kural koyucu gibi...Beni, bunca yıl geçmiş olmasına rağmen hemen tanıdı...Çıktığım zamansa, içim rahatlamıştı artık...Korkunç bir konuş
ma bekliyordum...Bu hastalığı ( Haşimato) sıradan bir olay gibi kabul edişi, ilaç gibi geldi doğrusu.
Kullandığım hapın dozunu arttırmaktan başka birşey yapmak zorunda değilim yani...Teşekkür ler hocam..Siz hiç boş durmayın..Hep yazın, biz de okuyalım...Karton kutudan Nağmeler kitabı gibi, sıcacık,elimizden bırakamayacağımız kadar güzel kitaplar.....
Çıkınca, zaman dar olmasına rağmen, biraz yürüdüm İstiklal Caddesinde...Özlemişim sanki..O
kozmopolit kalabalık, uzun zamandır hasretini çektiğim bir şey gibi geldi....Ancak, tam da meyda
nın ortasındaki,Kaddafi'nin çadırına benzeyen 8-10 çadır, çok tuhaf geldi doğrusu..Ne bu yani? Türklük bu mu? Sanki çok önem verilen bir olgu imiş gibi..Herbir çadır, bir doğu ilinin adını ta
şıyor...Oranın kadınları, el emekleriyle ortaya çıkardıkları ürünleri bu çadırlarda satışa çıkarmış
lar..Fikir iyi ama uygulama yeri yanlış...Çok çirkinlik vermiş meydana..Bu çadırları, daha kenar
yerlere koysalardı meydanda, daha iyi olurdu..Örneğin, parkın içindeki çukur alana koysalardı
çok daha iyi olurdu..Bu kadar gözönünde olan bir yere, bu çadırların konuşu, tuhaf ve can sıkıcı
doğrusu...Göz tırmalayıcı bir dekor...Tuh, keşke koymaslardı..
Yarın görüşürüz umarım..iyi geceler...
karmışlar...
21 Mayıs 2009 Perşembe
AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ
İlk defa gittiğim bir yerdi burası...Önce, gitmekten vazgeçtim, sonra elim mahkum dedim, çünkü
piyanoda kızım eşlik edecekti genç şancılara...İyi ki de gelmişim....Bu yeri,uzun zamandır duyar
dım ama, İstanbul'un içinde bir İstanbul daha vardır, İstanbul'dan öte...Zor gitmek-gelmek..Ama
insan istemeye görsün, yapıyor...Sonunda görmüş oldum..Hıncal'ım da hep bahseder bu binadan.
Salon boş kalıyor, kimse gelmiyor, oysa ne güzel işler kotarılıyor burada diye...Elhak doğruymuş.
Güzel bir amfiteatr, değişik bir müzik...Gecemiz hoş geçti..Gençleri kutluyorum...Yaptıkları işi sevdikleri için..Hocalarını da tabii...Onlar da, özveriyle çalıştırdığı için..Suat Beyle Sema Hanım..
Konser başlamadan önce, dışarda arkadaşımı beklerken, karşı kaldırımdan, bulun duğum tarafa
geçen birini gördüm..Otoparka gidiyordu..Ben de peşinden...Hocam, hocam diye seslenince birisi, tamam dedim, teşhisim doğruymuş..Yıllardır tanışmak istediğim bir insandı bu..Çok saygıdeğer
hocalarımızdan, Cihat Şener..İsmen bilemeyebilirsiniz... tv de matematik dersi veren. panta
lon askısı takan, sevimli, şeker bir adam...Ses tonu, bir tiyatrocu kadar tok ve yüksek perdeden..
Seslendim ben de..Tam cipine biniyordu..Durdu..Hocam, siz, siz misiniz? dedim..Gülerek baktı..
Evet, ben, benim dedi..Tokalaştık..Kendimi tanıttım..Niye burdayım anlattım..Alesten bahset
tim..Üzüldü...Kısa bir konuşmadan sonra ayrıldık..Tv ye gidiyormuş..Bir programa..Gece 1 e
kadar meşgulüm, çok doluyum dedi..Kartvizitini aldım..Belli olmaz, matematiği sevdirerek öğ
retebilecek tek insan bence kızıma, Cihat Bey..Arayabilirim birgün..
Sabah, hiç haber vermeden kapıya gelip, 5 dakika bekleyip, ben geldiğimde biraz önce gitmiş
olan İGDAŞ memurunun havalandırdığı tansiyonumu, bu güzel akşam normal düzeye indirmiş
tir sanıyorum..İşte böyle arkadaşlar...Bu haftanın 2 sanat olayı, iyi bir değişiklik yarattı bize..
Devamı gelir inşllh...
20 Mayıs 2009 Çarşamba
6 DERSTE DANS
Mart ayında birgün, Profilo'ya gittiğim halde bilet alamadan dönmüştüm...Bugün, Yayla Sanat Merkezinde Serezli ile Ünal'ı izleme olanağını yakalayınca çok mutlu oldum...Bu tarafa gelmeleri
iyi oldu doğrusu..İstanbul, çok geniş bir kent...Karşı yakaya geçmek, İzmit'e gitmek gibi birşey
oluyor çünkü...
Oyun, 2 saat sürdü..Sahne atmosferi, sıcak duygular uyandırıyordu..Fonda, dairenin penceresin
den görünen deniz, dekoru zenginleştirmişti...Dalgaların kaynaşması, gerçek gibi duruyordu..
Yılların eskitemediği iki oyuncu, iyi bir performans sergilediler..Onlara yaşlı demek istemem ama o dansları yapabilmek, gerçekten, formda olduklarını gösteriyordu...Müzikler hoştu...Gün
lük olaylardan uzak 2 saat geçirmiş olduk..Ruhumuz tazelendi diyebilirim...Çıkınca yüzümüzü
yalayan limonata gibi bir hava, gecenin güzelliğini tamamladı sanki...Kısacası, uzun zamandır bu
lamadığımız bir huzur yaşadık biz iki arkadaş..
Perşembe akşamı da, Akatlar Kültür Merkezindeki, genç operacıların konserine gideceğiz..
Yeni sesler, yeni heyecanlar tatmak için...Onların emeklerine tanıklık edeceğiz..Alkışlarımızı
esirgemeden, sevgilerimizle...
17 Mayıs 2009 Pazar
YVES MONTAND
Pazar'ım, müzikle başladı, müzikle devam ediyor..Ne güzel..Önce, sabah, Yaşamdan Dakikalar'da
Salim Dündar, bir zamanlar popüler olan şarkılarını seslendirdi...Çok, çok hoştu...."Aynalar" önce.
Ardından "Sen Mevsimler Gibisin"..."Çok Uzaklarda"...eski şarkılar bir başkaymış doğrusu.. Kıy
metini bilmemişiz gibi geliyor bana...
Şimdi de, Jane Birkin'le Serge Gainsbourg'un birlikte söylediği " Je t'aime" i dinliyorum..Bu da es
kilerden..Sevgili Hatice göndermiş...Tüm güzel fransızca şarkılar mevcut..Bir site..Doyumsuz ya
ni..Dalida'dan Salma ya Salama başladı örneğin...İlk dinlediğim de, Yves Montand'dan C'est ci
Bon oldu...Herhalde gece yarısına kadar çalacaklar, birbiri ardına..Eurovision'un arkasından iyi
gitti bu..Teşekkürler Hatice...
Günler yoğun geçiyor...Şu anda, yeni evde, ara temizlik var...Dolaplar, jaluziler ve pancurlar bitti...Banyodaki sorun canımı sıkıyor..Bu hafta onu da hallederiz ama.....Taşınma, ne yazık ki
haziranın ortasını bulur gibi..Aslında bulmamalı..5 haziran randevumun arkasından, çekip gitme
liyim...Hemen..6 sında..Şu konser nedeniyle kımıldayamıyorum arkadaşlar.. Sizler denizde yü
zerken ben daha İstanbul'u bekler olacağım galiba...
Görüşmek üzere..
13 Mayıs 2009 Çarşamba
ŞİRİNCE
2009 a girmeye az kalmıştı...Beste yarışmasında derece alan oğlunun ödül töreni için İzmir'e gi
den arkadaşım, sevgili Hülya, dönüşte bize bir şişe karadut şarabı getirdi...Nerden diye sorduk..
İzmir'deyken, Şirince'ye de uğramışlar...Daha doğrusu bir gezi yapmışlar...Oradan almış..Ben
içkiyle arası olan bir insan değilim..Ama , herkesle birlikte tattım tabii..Ne kadar hoş içimi olan bir şarap olduğunu o zaman anladım...Daha çok, meyve suyuna yakın...Hafif yani...Yılbaşı yaklaşı
yordu..Şişenin üzerinden telefon numarasını alarak, imal yerini aradım..Gönderin dedim..6 şişe
72 milyon..Kargoyla, sağsalim eve geldi...4 şişesini sevdiklerimize armağan ettim..2 si evde kaldı..
Şimdi, nerden çıktı Şirince diyeceksiniz...Bodrum gezimiz yaklaşıyor ya...Arkadaşımla, oraya da
belki günü birlik veya 1 geceliğine gidebiliriz diye konuştuk...Pansiyonlara şöyle bir gözatacağım
internetten...Ulaşımı biraz zor gibi geldi ama, serde gençlik var..Hallederiz...Dido Sotiriyu, Şirin
ce'den, eski adı olan Kırkınca diye bahsediyor "Benden selam söyle Anadolu'ya" romanında.."Şu
yeryüzünde cennet diye bir yer varsa, o da Kırkınca'dır diyor...Sabahattin Ali de, aynı yerden
"Çirkince" diye bahsediyor.. Bu isim değişikliği, yanlışlıktan kaynaklanmıyor..Tarih içinde, bu yerin adı birçok değişikliğe uğramış..Bu güzel yere, neden Çirkince diyoruz..Şirince diyelim..
demişler..Düzeltilmiş....İyi de olmuş...Görmedim canlı canlı ama, hayran kalacağımı da biliyo
rum...Nişanyan denilen o adama çok şey borçlu orda oturanlar aslında...Cesaretle giriştiği
işte başarılı olup, yurdumuza bu güzel yeri kazandıran bir insan Bay Nişanyan...Taş evlerde yaşam, bir İstanbul'luya elbette ki çok değişik ve dinlendirici gelecektir..Umarım gideriz ve
mutlu ayrılırız.....
11 Mayıs 2009 Pazartesi
serdar ortaç
Birkaç gündür bende moral sıfır ya...Böyle zamanlarda Serdar'ın bi şarkısı var ki, öff...derdine
dert katıyor insanın..." Bilsem ki..." İlk duyduğum an bu şarkıyı, sarsılmıştım zaten..şimdi ne zaman böyle dibe vursam, hemen dinlerim..Şu adresten bulabilirsiniz: www.sortube.com/video.
Aspx?id=5318....Çıkar hemen....gerçekten çok lirik....
Moralim biraz düzeldi sayılır..TSH'ı 20-30 olan kişiler varmış....Bu beni teselli etti...Ama yine de
tedirginliğim devam ediyor..Hayata karışmam gerek, biliyorum...Oysa ki, kaç gündür, hiçbir
şey ilgimi çekmez olmuştu..Bugün, kızımla, konser için güzel bi kıyafet aramak, ona buna bak
mak, ruhuma iyi geldi...Caddenin hoş havası, beni mutlu etti...Sonra da, sevdiğim bi arkadaşımın,
bu hastalık hakkında, benim için özel bi araştırma yapıp bana bilgi vermesi, teselli etmeye çalış
ması, kalbime o kadar iyi geldi ki...Limonata gibi..(.Ah Serdar..Ağlatıyorsun beni gene...)..Yaa, niye böyle duygusal oldum ben...Hiç sevmiyorum aslında bunu...Yarın eve gitmeli...Ustalarla konuşmalı...Başka işlerle uğraşmak, sanırım iyi gelir... İyi geceler...
Kıymetlimden Özür Dilerim
Evet, var benim birçok kıymetlim...Bu kıymetlim, taa Kandilli Kız Lisesin
den geliyor bugüne..Can arkadaşım, dünya kibarı, hassas ve çok kırılgan...
Onu üzmeyi hiç istemediğim halde yaptım işte bir .......ne diyeyim, siz koyun buraya uygun bir şey..Dün doğum günüydü ve ben atladım bunu..
Çok kızıyorum kendime...Oysa ki, aman unutmayayım diyordum..Gene unuttum..Demiştim ya, bugünlerde iyi değilim diye..İşte belirtisi...En sevdi
ğim arkadaşımın, kardeşimin doğumgününü es geçtim...Geç bir kutlamanın
bence hiçbir yararı yok...Özürün de yararı yok...O nedenle, sükut etmek en iyisi...O beni anlar nasıl olsa...Kalbimin, onun için en iyi duygularla, dilek
lerle dolu olduğunu bilir....İnanıyorum böyle olduğuna...Çünkü o gerçek bir
arkadaş, gerçek bir dost....Doğum günün kutlu olsun Sevgili Ülker...
TSH
Kafam allak bullak arkadaşlar..Hiç kendimde değilim..Bu TSH neden bu ka
dar yüksek, ne olacak sonu? Araştırıp baksam, bu soruların cevabını hemen öğrenebilirim..Ama korkudan öğrenmek istemiyorum.. Bu üçüncü gün ki, sigara da içmiyorum..Her an boşlukta gibiyim bu yüzden...Ben ne ya
pacaktım diye düşünüyorum bir an..Sonra aklım başıma geliyor, sigara içmem gerek ama içemem...Off..Çok kötü durumdayım...Kızım, Amerikan Hastanesinde bu işin uzmanı olan bir doktordan randevu almak istemiş,
Faruk Beyden...Hemen olmaz demişler..O da, İlhan hanım diye bir profesör
den randevu almış öyle olunca..Bu çarşamba ilk defa ona gideceğim..Sonra
22 mayısta Prof.Mehmet Danacı, Göztepe'de..Ondan sonra da, en güvendiğim doktorum, eskiden beri tanıdığım, birlikte birçok toplantıda
bulunduğumuz, dünya tatlısı bir adam olan Prof.Hatemi Bey..5 hazirana
randevu vermiş sekreteri ama her an arayabilirmiş, iptaller olursa...Ya aramayın, ben onu hemen görebilirim dediysem de, kızım, bu yolun doğru olduğuna inanmış bir kere..Randevu alıyor..İyi, sizin dediğiniz olsun bakalım..Sanki ben, kendi işimi görmekten acizim..Çoluk çocuğun oyunca
ğı oldum yani...Tabii bir yandan haklılar..Ben, kafam bulanık, leyla gibi ge
ziyorum ya...Fena olduğumu görerek endişe ediyorlar..Hak veriyorum onlara..Neyse...Yakında ne olduğu ortaya çıkacak..İlaçların birbiriyle etkile
şim içinde olduğunu sanıyorum...Biraz da böyle birşey olabilir..
Sizleri kendi sorunlarımla sıkmak istemiyorum ama, beni merak da edeceğinizi tahmin ediyorum..O nedenle biraz açıklama iyi olur diye düşündüm..Bugünlerde, bazı kusurlarım olursa affola....Kafam bozuk ar
kadaşlar..
10 Mayıs 2009 Pazar
ORHAN GAZİ LİSESİ ( ALES )
Sınav bitti, eve döndük...Güzel birgün...Annelerin günü..Ancak, genç çocuklar için de önemli birgündü....Hayatlarının akışını değiştirecek önemli bir olaydır ales sınavı..Benim kızım için, en azından, öyle...Bu sınavdan iyi bir puan alamazsa, akademik kariyer yolu, ne yazık ki kapanacak..
İstediği kadar iyi okumuş olsun, 5-6 dil bil bilsin, faydasız....Kabul edilmeyecek...Ve bunca yıllık
onca para ve emek boşa gidecek..Aslında gerçekten çok acı bir durum..Ama elden gelen birşey yok..Yurdumuzdaki binlerce öğretim üyesi. bu sınav olmadan kariyerlerine başlamışlar..Onlar
çok şanslı imiş..Şu anda bu sınava girseler, başarılı olamayacak çok öğretim üyesi vardır içlerinde
ama kader... Ne yapacak, hangi işe başlayacak, belli değil..Bu belirsizlik, doğal olarak stres yaratı
yor...Bir san'atçıdan "ales" puanı istenmesindeki önemi bir türlü anlayamıyorum..Bunlar ilim adamı olmayacak ki....İşleri müzik...O yetenek varsa onda, başka şey aranmamalı...Niçin, bir
hukukçuya, iktisatçıya," 6 sesi duyamazsan olmaz, armoniyi bilmezsen olmaz " denmiyor? Çünkü alanı değil...Öyleyse, bir müzik insanına, neden formüller soruluyor?...Çok haksızlık dolu bir iş bu.....Kızım pes etmiş durumda zaten.."20 yıldır bu işle uğraşıyorum, artık emekli olmak istiyorum" diyor..Ben de, daha başlamadan ne emekliliği diyorum..Yoruldum, emekli olup
ben de Datça'ya filan yerleşeyim ve kedilerimle mutlu-mesut yaşayayım diyor....İşte böyle..
Anlaşamıyoruz bir türlü..Şu ales'e ben girsem rahat 80 puan cepte ama kızım için 70 puan
bile olanaksız...Bakacağız artık..Belki olur...
Sınava girdiği okul, Cevizli civarında Orhan Gazi Lisesi...Çok büyük, görkemli bir bina yapmışlar..
Güneş yakıyordu bahçede..İçeri girdim..Daha girerken, tersten gözüme çarptı.. Giriş-çıkış
kapısının üst kısmına, aynı sinemalarda olduğu gibi " EXIT" yazmışlar..Baktım kaldım..Düşün
düm kaldım..Görevli memura sordum.." Burası kolej mi, anadolu lisesi mi? " diye..İkisi de değil
miş..."Öyleyse neden ingilizce yazılmış..Neden "çıkış " denmemiş..Bu türkçeye düpedüz hakarettir..Normal bir lisede, exit? Çok ayıp ve üzücü doğrusu..Yazık..Böyle güzel bir okulda
bu hata..Olacak iş değil" dedim... Üzüldüm arkadaşlar..Resmen üzüldüm...Türkçeyi hakir mi görüyoruz? Resmi dilimiz ingilizce mi? O çocukların kafası şartlanır böyle...Bilmiyorum, acaip
bir durum...
Sınav günümüz böyle geçti işte...byy...
9 Mayıs 2009 Cumartesi
TSH
Bugün moralim epey bozuk arkadaşlar..Neredeyse, bir yıldır yaptırmadığım şu tsh ölçümüm, aşırı korkunç çıktı..Benim tiroit hiç çalışmıyor anlayacağınız...Dün akşamdan beri, huzur muzur
gitti bende...Dolayısiyle, diğer şeyler de fırlamıştır kesin...Pazartesi randevu alıp, salı gideceğim
doktora..Oysa ki, her gece 4 te, düzenli olarak, 1 adet euthyrax alıyorum..Bana mısın dememiş..
Sigaradan mı acaba? Doktor bana içme demişti...Korku bastı şimdi..İçemem artık..Ne zamana kadar bilmem..Bu sigarayla avaşmam gerekiyor, belli...Sigara içemeyince de, kendimi abur cubur
la oyalamam gerekiyor..O da yasak..Yeme, içme..EE...nolcak böyle...Öff..ne biçim hayat...
Dışarda, elemanlar klimayı temizliyor..Birazdan alıp gideceğiz..Yeni eve takacaklar..Bugün parke
ci de gelecek..Biter mi dersiniz parkeler..Onca alan..1 günde..Kornişler de takılacak bugün..Ama
storlar ve jaluziler, perşembeye....Bu hafta epey bir iş çıkacak anlaşılan..Objektif bakınca durumu
ma, bir anda karamsarlık çöktü....Bunca emek, boşa gitmesin..Oturabilecek miyim acaba? Moral
yok bugün...Ben kaçar..
8 Mayıs 2009 Cuma
özgürlük
Zülfü'yü dinliyorum yine iş güç arasında..."Ey özgürlüüüüük" diyor...Tabii
aklıma da binbir özgürlük sembolü doluveriyor birden..En güzeli de, yemye
şil bir çayırda, koştura koştura uçurtma uçurmak oluyor......Ben mi
yim o?..Kim, bilmem...Beni bu güzel havalar mahfetti..der ya şair...Aynen
öyle..Baharın etkisi olsa gerek...Kırlara açılmak, denize gider gibi...Ne hoş..
ne de boş...Olsun, özgürlük böyle bir şey işte...Arada bir suya batıp çıkan,
ak bir martının uçuşu kadar güzel...Zülfü, bu sefer, karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin'e başladı..Gündüzden kopup geceye geçtim ben de..
Eskiden geceyi severdim, artık gündüzleri seviyorum..Geceler " kayıp" geliyor bana nedense...Kaybedilmiş bir zaman...Kaybetmek, her şekliyle
beter bir şey zaten...Bu türkü Nazım'ı getiriyor akla doğal olarak..Al bir
üzüntü daha...Güneş topla benim için'e geçiyorum....Nazım, içimde bir yaradır hep kanayan..Ona yetişemedim ama avukatını yakından tanıdım..
Yanında staj yaparken... Çok şey vermişti bana doküman olarak..Ama ah o
heykeltraş Ali Rıza....Yattı arşivimin üstüne..Anlatmıştım bunu..Neyse,
yerinde rahat uyusun o da...Üzmeyeyim onu da...En güzel şiirlerinden
biri de şöyleydi kısa olarak : " Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu
memleket bizim.." Ne güzel bir anlatım Allah'ım...Şiirleriyle, asırlarca
yaşayacak adam..Zaten her zaman kalplerde Nazım...Onun yeri, diğerlerin
den çok farklı tabii....Zülfü de, ne güzel şarkı yapıyor o şiirleri...Adamın
romanları da, şarkıları kadar güzel..En yeni okuduğum kitabı, geçen yıl
"Leyla'nın Evi" ydi..Güzeldi..Duru bir dille yazıyor..Ellerine sağlık..
Bugün, evde temizlik var...Meşgulüm arkadaşlar..Şunları yazıp çıkıyorum..
Akşama evimde olurum, görüşürüz ..Hoşçakalın şimdilik..
ZONGULDAK
Bugün iki defa Zonguldak çıktı karşıma...Biri Emrecan...Orada, elektronikte okuyormuş..Başarılı
bir çocuk olduğu kesin..Bindiğim taksinin şoförünün oğluymuş..Çok hoşsohbet bir insandı şoför..
Durmadan konuştu..Kenidini iyi hissetmiyormuş, evi aramış, gelip yatacağım demiş..Eşi, gelme,
misafirler var..Dolmalar, börekler..senin annen, benim annem...ev dolu..bizi rahatsız etme demiş.
Gidememiş..İki oğlu varmış, onları anlattı..Biri Emrecan..Hem çalışıyor, hem okuyor..Dedesinin
gözbebeği...Aynı benim gibi..Hoşuma gitti doğrusu..Sıcak duygular yaşattı bana da, anlattıkları..
İkinci Zonguldaklı, kral67...İlginç o da...Zeki olduğu belli...Nerden anladın demeyin, anlarım ben..
De..ne alaka diyeceksiniz..Öyle işte...Kelime oyununda tanıdım onu da...Ama bazı şeyler var ki hayatta, takılıyorum yaa...Neden diyorum, insan arzularına kavuşamıyor..Engelleyen nedir?
Hakettiklerini elde edemiyor...Olasılıksız'daki konular aklıma geliyor..Verilen yanlış kararlar, insanın hayat yönünü bir anda değiştiriveriyor..Birisi vardı örneğin...İlkokuldayken, ailesinin maddi durumu nedeniyle, okula abisinin ayakkabısıyla gittiği için, arkadaşlarının alaylarına maruz kalıp okuldan soğuyan ve bitirince ortaokula devam etmeyen...Ama şimdi bin pişman olan.. Elden ne gelir?.. Zaman geçmiş, geriye dönüp tamir etmek yoktur artık..Ve bu kahırla
yaşayıp, hergün, doğduğuna lanet eder....Çünkü, diploma olmayınca, istediğin kadar akıllı, zeki
ol, faydasızdır...Sizi kim anlar, takdir eder...Üzülüyorum böyle kişileri tanıdıkça.. Yani ailelere
çok iş düşüyor doğrusu..Çocuklara sahip çıkmak bu demek oluyor işte..Tabii özel durumları
iyi bilmeden karar vermemek gerek ama görünen köy de, kılavuz istemiyor ne yazık ki...
Bugün çok iş yaptım arkadaşlar...Sabahın köründe, 6.30 da evden çıkıp FSM hastanesine gittim
ve kuyruğa girdim..Doktorun yazdığı kan tahlillerini yaptırmak için..9 da döndüm eve..Sonra
iki defa yeni eve gittim...Girişte, yer düz olmadığı için, portmanto iyi oturmamış yere...Çirkin
bi görüntü oluşmuş..Marangozu çağırdım..Bu olmaz böyle dedim...Dedim ama dinleyen yok..
Sökemeyiz diyor..Sinir oldum...Banyoda da hata var..Döndüm eve..Sonra kızımla birlikte, cadde
ye çıkıp, mağaza mağaza dolaştık..Öldüm yorgunluktan..Mobilyacılar, perdeciler, avizeciler..
Şimdi bir de, onun ev hazırlığı çıktı başımıza..İşi benden daha zor..İnce eleyip, sık dokuyanlar
dan kızım...Müsrifliği de beni çok kızdırıyor doğrusu.. Ramiz'e girip biraz tıkındıktan sonra da eve döndüm..Küçük kızım, arkadaşının ricasına dayanamayıp, onun sınıfını da almış kendi sınıfına
bugün..27 kişi olmuş...O da ayrı bi dertli..Geldi eve...Zamane öğrencileri, çok değişik...İdaresi
zor...Allah sabır versin öğretmenlere ..Evet, gün, işte böyle geçti..Yarın temizlik var kızımda..
Bi ara gidip, tahlil sonuçlarını almam gerek..Bi ara eve gidip, mutfak tezgahı ile ilgilenmem gerek.
İş çok..Akşamına, masama oturup msn'e gireceğim anları iple çekeceğim yani...Şimdilik iyi
geceler..
4 Mayıs 2009 Pazartesi
SALKIM SÖĞÜT
Bugün, sanki İstanbul dışına çıkmış gibi oldum ey millet...Neden derseniz, bana çok yabancı yerlere gittim...Kurtköy'e..Gitmesi bi dert, dönmesi bi dert...Tam birbuçuk saat gidiş, bir o kadar da dönüş...İnsan orada oturuyor olsa, bu taraflara her istediği anda gelip gitmesi mümkün değil
yani..bunu anladım...Anladım ama elim mahkum..Birgün ben de oralara gidebilirim gibi görünü
yor....Bir ayağım Bostancı'da olmak üzere ...giderim..temelli buralardan ayrılıp alışkın olduğum semti terketmem olası değil...Neyse..Anlatacağım şey başka...Minibüsle gidip geldim..Dönüşte,
tam da şoförün arkasında oturuyorum..İlk bindiğim anda çalan müzik dikkatimi çekti..O bitti, ikincisi başladı...Söyleyen aynı kişi..." Bir şafaktan, bir şafağa... Bir akşamdan, bir akşama....
Merhaba demeden daha...Bu gitmeler gitmek değiiiiiill.....Eğil salkım söğüt eğil...Bu benimki
sevda değil..." diye devam ediyor....Bayıldım..Bildiğimiz bir türkü..Zülfü söylüyor... Gençliğimi anımsattı bir anda...Gittim yine o günlere....Türkü bitti..Şoför tekrar bastı....Takdir ettim doğru
su....Yol boyu aynı türküyü dinleye dinleye geldik...Epey de bir yüksek perdeden çalıyor...Eve
gelince, fızy org'a girip yine dinlemek istedim ama bugün açılmadı fızy....Her zaman çıkmıyor nedense...Şimdi de arayıp duruyorum...Bulamıyorum bi türlü....Aramalarım sırasında, Ülker
arkadaşımla msn' de konuştuk...1 Haziranda Bodrum'a gideceğiz...Eve umarım taşınmış olurum da aksamaz gidişim diye endişedeyim...Planlarımızı yaptık yine...Hayal kurmak işimiz, yani...Ne
derler, insan hayalleriyle yaşar...Ya da, daha doğrusu, insanın daima bir hayali olmalı....çünkü
ne istersen o oluyor ya!.. Hiç görmedim Bodrum'u bunca yıl...İstek de duymadım...Herkesin
bayıldığı şeye ben bayılmam..Huyum böyle..Ama bu yıl, Ülker öyle istiyor diye razı oldum..Fırsat
bu dedim..Ölmeden gör orayı.. Kendi yurdunu tanımadan başka yerlere heves etme...O nedenle
henüz korkunç sıcaklar basmadan gideceğim..Umarım...İyi geceler..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)