4 Nisan 2009 Cumartesi

Vet.Dr.GÖNEN KAYA'ya

Bugün 4 nisan.....Toraman'ın, ameliyat olalı 3.günü...Gönen Bey'de yatıyor Toraman...Mahallemi zin , hatta apartmanımızın kedisi diyebileceğim, yavru bir kedi bu...Zebercet'in kardeşi....Zeber cet gidince, ona bağlandı kızım...Pencerden devamlı kontrol ediyor...Daha 10 aylık bir yavru olma sına karşın, sokağın tüm erkek kedileri, Toraman'a musallat oldular...Rahatsız ediyorlar bebeği.. Öyle de tatlı bir şey ki...Mühürlü gözleriyle bir baksın, hayran olursunuz...Bu böyle olmayacak, hamile kalacak, daha kendi bebekken dedi kızım...Ve zar-zor bir taksiye atıp, Gönen Beye götür dü...Bayıltılmış ve kısırlaştırma işlemi yapılmış...Kızım öğrenci diye, tabii ki eksik ücret almış... Şimdi nekahet döneminde Toraman...Birkaç güne, mahallesine dönecek..Bu arada, kızımın tüm kedilerine isim bulmak, hep bana düşüyor nedense...Belki de kendiliğinden gelişiyor bu olay...Pa ris'teyken aldığı kedi için isim sorduğunda, ismin fransızca olmasını doğal bulan ben, derhal, daha ilk anda Michel diyivermiştim..Öylece kaldı..Bu işte çok başarılı olduğumu söylüyor kızım...Sade ce kendi çocuklarıma isim koyamadığımı da eklemek isterim...Çeşitli ve haklı nedenlerdi bunlar tabii...Hamile annelerin, bu işi önceden düşünüp kesin karar vermeleri, sonradan pişman olma mak için, yapmaları gereken doğru bir davranış olur bence.. Bahar geldi..Ne güzel...Güzel de, yaz geliyor, o fena..Kavurucu sıcaklar, insanı bezdiriyor...Her yer, Haşmet'in bugün anlattığı Cunda,Alaçatı gibi yerler olmuyor, rüzgarı, insanı yalayıp giden.. Ya da Bozcaada gibi, yaz geceleri insana palto giydiren...Vay İstanbul'da kalanların haline..Bir de trafikte inleyenlere.. Yoksa, bahar güzel tabii...arkası olmasa....Böyle de söyleyince korkuyo rum doğrusu..Hadi olsun canım, yazın sıcağını yaşayıp bunalalım...Ondan mahrum etmesin Yüce Allah'ım tabii...En iyisi, yapabildiğimiz kadar az dışarı çıkarız, olur biter...Güneş batınca hava almak için bir yerlere, pekala gidilebilir.... Zamanında,Hukukta okurken, Gazetecilik bölümü, henüz bir Fakülte statüsünde değilken, (sanıyorum İktisat'a bağlı bir Enstitü idi o zaman) birçok arkadaşım devam ediyordu oraya... Gazeteciliği de çok severdim...Çetin Altan hayranıydım o zamanlar..Milliyet'in kütüphanesin de çalışan bir de arkadaşım vardı...Abdi İpekçi oradayken...Sık sık giderdim Milliyete..Olan biteni izlemek, havayı koklamak için....Ortaokul sıralarında okurken düşlediğim bir meslekti gazetecilik...Ama mesleğin zorluğunu yakından dinlediğim için, gözüm yemedi...Keşke yesey miş aslında...Tam da bana göre bir işmiş..İnsan sonradan anlıyor herşeyi...Hayatta hiçbir şeyi doğru yapamadım ki zaten...O nedenle kzım Kompozisyon ( veya müzik diyelim) bölümünü istiyorum dediğinde, hiç vazgeçirmeye çalışmadım...Neyi seviyorsa onu yapmalı herkes... Yoksa, yaptığı iş, insana azap veren bir çark haline geliyor...Sonunda kazanacağın paranın öne mi, bir yerde var ama, bir yerde de yok aslında...Önemli olan, zevk aldığını yapmak..Gerisi tamamen duygusal....Şunu demek istiyorum ki, bir Hıncal, bir Haşmet, bir Ayşe...kolay ve o denli zevkli bir yoldan para kazanıyorlarsa ( şimdi bunu okusalar, amma da kolay derler ya, o da ayrı bir konu) bu, onların, baştan doğru karar verdiklerini gösteriyor..Ama şu Olasılıksız kitabı na göre, bu kararlarının doğru çıkabilmesi de, çevrelerindeki kişilerin karalarına bağlı olarak gelişmiş sonuçta..Yani bu kitaba göre, sen, binlerce şıktan birine karar verebilirsin ama, bu karar da binbir olasılık taşıyor..Doğru çıkması onlara bağlı tamamen..Yani duygusal..Olasılıksızı okuyun arkadaşlar...Okumazsanız, çok şey kaçırmış olacaksınız...Bunu üzerine kitap tanımam artık...Şimdi bu kitabı, damadıma verdim, not da koydum içine..Derhal başlamanı öneriyorum diye...Size de aynı şeyi söylüyorum..Ben, ikincisine başlıyorum aynı adamın..EMPATİ..Şu elim deki LUİCİTO bu gece biter nasılsa...Empatiyi bugün alacağım D&R' DAN..Yarın da ona başla rım... ıvır-zıvırla kafanızı şişirdimse affola...İyi hafta sonları..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder